Obezite cerrahisi, fazla kilolardan kurtulmak için önemli bir seçenek sunar. Ancak bu cerrahi müdahale “mucize” bir çözüm değildir; ameliyattan sonra sürdürülebilir bir başarı elde etmek için sağlıklı beslenme, yaşam tarzı değişiklikleri ve özellikle düzenli egzersiz büyük önem taşır. Vücudunuzu, tıpkı uzun bir yolculuğa çıkan bir arabayı yeniden düzenlemek ve bakımını yapmak gibi düşünün: Cerrahi işlem, bu yolda size büyük bir avantaj sağlasa da arabanın motorunun yağlanması (kaslarınızı güçlendirme), motorun ısınması (metabolik aktiviteyi artırma) ve yol tutuşunun iyileştirilmesi (kalp-damar sağlığını koruma) için egzersizin rolü inkâr edilemez.
Egzersize Ne Zaman Başlamak Gerekir?
Obezite cerrahisi geçirdikten sonra pek çok kişinin aklına gelen ilk soru, “Ne zaman spora başlayabilirim?” şeklindedir. Ameliyatın hemen sonrasındaki ilk günlerde, çoğu uzman hafif yürüyüşlerle başlangıç yapmayı önerir. Bu dönem, hastaneden çıkmadan önce veya taburcu olur olmaz kısa adımlarla başlar. Amaç kan dolaşımını canlı tutmak ve hareketsizliğin getirebileceği riskleri (örneğin bacak damarlarında pıhtı oluşumu gibi) azaltmaktır.
Ancak “gerçek” egzersiz programına geçiş, vücudun operasyon stresini büyük ölçüde atlattığı, dikişlerin iyileşmeye başladığı ve beslenme düzeninin nispeten oturduğu birkaç haftalık bir iyileşme sürecinden sonra olur. Genel bir kural olarak çoğu kişi ameliyattan sonraki ilk 4-6 hafta arasında daha yoğun ve planlı egzersizlere başlayabilir. Elbette her bedenin iyileşme hızı farklıdır. Bir başkası 4. haftada hafif direnç egzersizlerine hazırken, kimisi 6 ya da 8. haftaya kadar beklemek zorunda kalabilir. Burada önemli olan doktorunuzun tavsiyeleri doğrultusunda, kendinizi ve vücudunuzun sinyallerini dinleyerek ilerlemektir.
Bunu, bir yarış atının hazırlık dönemine benzetebilirsiniz: Yarış öncesi ufak ufak yürüyüşlere, hafif koşulara, esneme hareketlerine başlar. Direkt tam hızla koşmaya kalkarsa sakatlanma riski artar. İyileşme döneminde de vücudunuza bu fırsatı tanımak, doğru zamanda “vites yükseltmek” oldukça önemlidir.
Hangi Tür Egzersizler Tercih Edilmeli?
Tek bir egzersiz türünün her derde deva olduğunu söylemek mümkün değildir. Kas iskelet sisteminiz, kalp-damar sağlığınız, akciğer kapasiteniz ve psikolojik durumunuz gibi pek çok faktör bir arada değerlendirildiğinde, farklı egzersiz türlerinin bir araya gelmesi genellikle en etkili sonucu verir. Bu noktada üç ana kategori öne çıkar:
- Aerobik Egzersizler (Dayanıklılık Çalışmaları)
Yürüyüş, hafif tempo koşu, yüzme, bisiklet, eliptik bisiklet veya dans gibi aktiviteleri bu gruba koyabiliriz. Burada amaç kalp atış hızını yükseltmek, dolaşımı hızlandırmak ve zaman içinde kalp-damar sistemini güçlendirmektir. Kişinin kondisyon seviyesine göre tempo ve süre ayarlanabilir. Aerobik egzersiz, fazla kalorileri yakmak ve yağ kütlesini azaltmak açısından önemli bir araçtır.
- Direnç (Kas Gücü) Egzersizleri
Vücudu bir inşaat iskelesi gibi düşünürsek, kaslar bu iskelenin en kritik parçalarından biridir. Ağırlık kaldırmak, direnç bantları kullanmak veya vücut ağırlığıyla yapılan şınav, squat, plank gibi egzersizler kas kütlesini korumak ve güçlendirmek için birebirdir. Obezite cerrahisinden sonra vücut hızla kilo kaybedebilir; ancak bu kilo kaybı sadece yağdan değil kaslardan da olabilir. Direnç egzersizleri, kas kaybını en aza indirerek metabolizmanızın aktif kalmasına yardım eder.
- Esneme ve Denge Çalışmaları
Yoga, pilates gibi egzersizler hem dengeyi hem de esnemeyi geliştirir. Kaslarda ve eklemlerde oluşabilecek sertlik ve ağrıları azaltır, duruş (postür) bozukluklarının önüne geçer. Ayrıca bedeni zinde hissettirip sakatlanma riskini de düşürür.
Bu üçlüden (aerobik, direnç ve esneme-denge) en az ikisini düzenli uygulamak, obezite cerrahisi sonrası hedeflenen kilo kaybını, kas kütlesi korunmasını ve genel sağlık iyileşmesini destekler. Ne kadar çeşitlilik sağlarsanız, vücudunuzun farklı sistemlerini de o kadar iyi çalıştırırsınız. Tıpkı çok yönlü bir müzik aletleri orkestrasyonu gibi: Bir keman (aerobik) tek başına güzel ses verir ama orkestra içinde davul (direnç egzersizi) ve flüt (esneme-denge) ile birleştiğinde ortaya daha zengin bir melodi çıkar.
Kas Kütlesini Korumak Neden Bu Kadar Hayati?
Pek çok kişi “Kilo verdikten sonra kas kütlemin ne önemi var ki sonuçta zayıflamayı istemiyor muyum?” diye düşünebilir. Oysa kaslar, metabolik ateşin merkez üssü gibidir. Kas kütlesi, temel dinlenme enerji harcamasının (yani vücudunuzun hiçbir şey yapmasanız bile harcadığı enerjinin) en önemli bileşenlerinden biridir. Ne kadar kas kütleniz varsa, kalorileri yakma potansiyeliniz de o kadar yüksek olur.
Obezite ameliyatlarından sonra hızlı kilo kaybı sırasında vücut ne yazık ki kasları da yakıt olarak kullanabilir. Bu iskelet sisteminizi adeta bir binayı ayakta tutan kolonları zayıflatmak gibi bir riske sokar. Sonuçta kilo vermiş fakat güçsüz, enerjisi düşük, hareket kabiliyeti azalmış bir tabloyla karşılaşmak mümkün olur. Direnç antrenmanları bu noktada devreye girerek kasları korur, hatta zamanla geliştirir. Bu ameliyat sonrası dönemde kendinizi daha enerjik, daha fit hissetmeniz ve günlük işlerinizi rahatlıkla yapabilmeniz için temel bir adımdır.
Ayrıca kas kaybı, uzun vadede kilo korunmasını da zorlaştırır. Diyelim ki hızlı kilo verdiniz ama kaslarınız zayıfladı. Metabolik hızınız yavaşladığı için daha az kalori yakarsınız. Buna karşılık iştah veya beslenme alışkanlıklarınız yeterince dengelenmediyse tekrar kilo almanız kaçınılmaz hale gelir. Bu durum “sarkopenik obezite” dediğimiz hem yüksek yağ oranına hem de düşük kas kütlesine sahip bir tablo oluşturabilir. Bu tablo sağlığınız için çifte risk demektir. Dolayısıyla obezite cerrahisiyle yakalanan kilo kaybını uzun vadede sürdürmek ve sağlıklı bir bedene sahip olmak istiyorsanız, kaslarınızı adeta bir hazine gibi korumanız gerekir.
Kemik Sağlığı Üzerinde Nasıl Bir Etkisi Var?
Bariatrik cerrahi sonrasında kemik sağlığı bazen göz ardı edilir, ancak dikkate alınması gereken hayati bir konudur. Vücut kilo kaybederken kemik mineral yoğunluğunda (BMD) azalma görülebilir. Bunun nedeni, hormonal değişikliklerin yanı sıra azalan mekanik yüklemedir. Yani kiloluyken vücudunuzu taşıyan kemikleriniz, zayıfladıkça daha az baskıyla karşılaşır ve zamanla bu baskıya adaptasyon olarak kemik yoğunluğunuz da düşebilir. Bir diğer faktör de beslenme alışkanlıklarınızdır; yeterli kalsiyum, D vitamini ve diğer mineralleri alamadığınızda kemikleriniz gücünü kaybedebilir.
Egzersiz, özellikle ağırlık taşıma (yürüyüş, koşu, hafif zıplama gibi) ve direnç egzersizleri, kemiklere faydalı bir “mekanik yük” sunar. Bir iskeletin kemikleri, onu taşıyan kaslar tarafından ne kadar çekiştirilirse, o kadar çok uyarı alır ve kemik dokusu yenilenmesi hızlanır. Böylece kemik mineral yoğunluğunu korumak veya arttırmak mümkün olur. Örneğin yürüyüş yaparken yerle temas ettiğiniz her adımda kemiklere ufak sarsıntılar verirsiniz ve bu sarsıntılar kemik hücrelerini (osteoblastları) aktive etmeye yardımcı olabilir. Bu açıdan bakıldığında, düzenli yürüyüş veya hafif tempolu koşu, kemik sağlığı için basit ama çok etkili bir yöntemdir.
Ameliyat sonrası dönemde yetersiz beslenme, kemikleri zayıflatabilecek bir diğer faktördür. Özellikle protein eksikliği, kemik yapımını olumsuz etkiler. Bu nedenle egzersizi yalnızca kalori yakmak veya kas güçlendirmek için değil kemiğinize de “can suyu” vermek adına düşünmek gerekir. Bunu, bir bahçeyi sulamaya benzetebiliriz: Nasıl ki çiçeklerin büyümesi için düzenli sulama (egzersiz) ve besin (dengeli beslenme) gerekiyorsa, kemikleriniz de benzer bir yaklaşımla güçlenir.
Kalp-Damar Sistemi Egzersizden Nasıl Faydalanır?
Obezite, kalp ve damarlar için ağır bir yüktür. Fazla kilo, kalbin pompalamak zorunda olduğu kan miktarını arttırır; damarları yağlanmaya ve sertleşmeye yatkın hale getirir; tansiyon sorunlarını beraberinde getirebilir. Obezite cerrahisi sonrasında kilo kaybedilince kalbe binen yük kısmen hafifler, ancak en ideal sonuçlar düzenli aerobik egzersizle birlikte elde edilir. Egzersiz, kalp kasını güçlendirir ve damarların esnekliğini korumasına yardımcı olur.
Düzenli fiziksel aktivite kan basıncını (tansiyonu) dengelemede etkilidir. Ayrıca kolesterol ve trigliserit gibi kan yağlarını düzenleyerek kalp damar hastalığı riskini azaltır. Bazı araştırmalar, cerrahi sonrasında düzenli egzersiz yapanlarda, yapmayanlara kıyasla kalp krizi veya inme riskinin daha düşük olduğunu göstermiştir. Elbette burada, yaşam tarzının genel kalitesi (beslenme, sigara-alkol kullanımı, uyku düzeni vb.) de büyük rol oynar. Fakat egzersizi, kalbinizin “en iyi dostu” olarak görmek yanlış olmaz. Bir düşünün: Arabanın motorunu sürekli düşük viteste ve yüksek hızda kullanmak nasıl araca zarar verirse, kalbi de hareketsiz bir yaşam tarzıyla yormak ve fazladan ağırlıkla yüklemek benzer ölçüde zararlı olur.
Bir başka önemli nokta da egzersizin damarlardaki endotel hücre fonksiyonunu iyileştirmesidir. Endotel hücreler, damarlarımızın içini kaplayan ve damar tonusunu (genişleme-daralma kapasitesini) düzenleyen tabakadır. Egzersiz sayesinde bu hücreler daha sağlıklı çalışır, damarlarda uygun genişleme sağlanır ve kan akışı kolaylaşır. Bu da kalbin işini hafifletir ve uzun vadede kalp-damar sağlığınızın koruyucu bir kalkanı hâline gelir.
Metabolizma ve Hormonlar: Egzersizin Rolü Nedir?
Obezite cerrahisi sonrasında hızlı kilo kaybı ile birlikte metabolizma hızı doğal olarak bir miktar düşebilir. Vücut daha az enerjiye ihtiyaç duyduğu için, bazal metabolik hız (dinlenme anındaki kalori yakımı) gerileyebilir. Burada egzersiz, metabolik hızı tekrar canlandırmak açısından neredeyse bir “ateşleyici” görevi üstlenir. Özellikle direnç antrenmanlarının kas kütlesini desteklemesi sayesinde, daha aktif bir metabolizma sürdürmek mümkün olur.
Egzersiz, insülin duyarlılığını da artırarak kan şekeri kontrolüne katkı sağlar. Bu durum tip 2 diyabet riskini azaltır veya mevcut diyabetin kontrolünü kolaylaştırır. Birçok kişi, ameliyat sonrasında diyabet ilaçlarına daha az ihtiyaç duymaya başlar; düzenli egzersiz bu etkiyi destekler. Ayrıca ghrelin ve leptin gibi iştah kontrolüyle ilgili hormonların dengelenmesine de yardımcı olur. Yani vücudun açlık-tokluk sinyalleri daha düzenli çalışabilir, abur cubur kaçamaklarına karşı kontrolünüz artar.
Diğer yandan egzersizin stres hormonu kortizol düzeylerini düzenlemede de etkili olduğu bilinir. Yüksek stres, yağ depolama mekanizmalarını tetikleyebilir ve kilo vermenizi veya korumanızı zorlaştırabilir. Bu bakımdan düzenli fiziksel aktivite, hem metabolik hem de hormonsal dengeyi koruyarak, cerrahi sonrası dönemde vücudunuzu daha kararlı ve istikrarlı bir noktada tutar. Bunu, bir orkestra şefi gibi düşünün; hormonlarınız ve metabolizmanız farklı enstrümanları çalan müzisyenler olsun. Egzersiz bu şefin elindeki baton gibi, hepsinin uyum içinde çalışmasını sağlar.
Psikolojik İyilik Hali ve Duygusal Dengede Egzersiz Nasıl Yardımcı Olur?
Kilo vermek sadece fiziksel bir değişimi değil aynı zamanda psikolojik bir dönüşümü de beraberinde getirir. Vücut imajının düzelmesi, özgüvenin artması, sosyal hayata daha rahat katılım gibi pozitif yönde pek çok değişim yaşanabilir. Ancak unutulmamalıdır ki büyük kilo kaybı, beraberinde bazı duygusal zorluklar da getirebilir: Yeni bedene alışma süreci, hala devam edebilen yeme dürtüleri, çevreden gelen yorumlar gibi. Bu noktada egzersiz, mükemmel bir denge unsuru hâline gelebilir.
Düzenli egzersizin antidepresan etkisi taşıyan hormonların (endorfin, serotonin) salgılanmasını artırdığı bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Kendinizi sinirli, gergin veya mutsuz hissettiğinizde yarım saatlik bir yürüyüş bile ruh hâlinizi belirgin şekilde iyileştirebilir. Bu duygu durum iyileşmesi, ameliyat sonrası dönemde yaşanabilecek kaygı ve stresle baş etmenizi kolaylaştırır.
Ayrıca egzersiz, “ben bunu başarabiliyorum” hissini güçlendirerek özgüven kazandırır. Her gün, kendi fiziksel sınırlarınızı biraz daha genişlettiğinizi görmek, ameliyatla başlayan bu değişim yolculuğunun daha da anlam kazanmasını sağlar. Sosyal ortamlarda yapılan grup egzersizleri veya açık hava spor etkinlikleri, sosyalleşme ve destek ağları oluşturma konusunda da faydalı olabilir. Bunu, usta bir ressamın zihnini boşaltmak için tuval başına geçmesine benzetebilirsiniz; egzersiz, sizin bedeninizi ve zihninizi rahatlatan bir yaratım süreci gibi işlev görür.
Fiziksel Fonksiyon ve Hareket Kabiliyetini Nasıl Artırır?
Obezite cerrahisi sonrası amaçlardan biri, artık hafifleyen bedenle daha rahat hareket etmek, gündelik işlerinizi veya sevdiğiniz aktiviteleri daha kolay gerçekleştirebilmektir. Hatta belki de yıllardır hayalini kurduğunuz bir doğa yürüyüşü parkurunda özgürce dolaşmak ya da çocuklarınızla top oynamak istiyorsunuz. Egzersiz, bu hedeflere ulaşmanızda kilit rol oynar.
- Merdiven çıkmak, alışveriş çantası taşımak, temizlik yapmak gibi rutin işlerde nefes nefese kalma veya aşırı yorulma durumu azalır.
- Fazla kilonun verdiği yanlış duruş alışkanlıkları zamanla omurga yapınızı zorlamış olabilir. Düzenli egzersiz, sırt ve bel kaslarını güçlendirerek bedeninizi daha dik ve konforlu taşımayı sağlar.
- Fazla kilo, diz, kalça, ayak bileği gibi eklemler için ekstra yük demektir. Cerrahi sonrası kilo kaybıyla beraber eklemleriniz rahatlar, egzersizle desteklendiğinde ise eklem çevresi kaslar güçlenerek sakatlanma riskini azaltır.
- Vücudunuzu adım adım daha fazla mesafeyi yürümeye, daha uzun süre egzersiz yapmaya alıştırdıkça, dayanıklılığınız da artar. Yavaş yavaş artan mesafeler veya süreler, vücudunuzun kardiyovasküler kapasitesini yükseltir.
Bu kazanımları, bir binayı güçlendirme projesi gibi düşünebilirsiniz: Temelini (eklemler ve kaslar) sağlamlaştırır, duvarları onarır (vücut kompozisyonunu düzenler) ve çatısını (üst vücut dayanıklılığı ve postür) düzelterek yaşam kalitenizi yükseltirsiniz.
Ameliyat Sonrası Komplikasyonları Azaltır mı?
Obezite cerrahisi her ne kadar hayat kurtarıcı ve obeziteye bağlı hastalıkları geriletici etkisiyle bilinse de ameliyat sonrasında da bazı riskler ve komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Pıhtı oluşumu, akciğer problemleri, yara iyileşme sorunları veya yeniden kilo alma riskleri bunlardan bazılarıdır. Egzersiz, doğru planlandığında ve zamanlamasına dikkat edildiğinde, bu riskleri azaltmada oldukça etkilidir.
- Hafif yürüyüşler bile bacak kaslarının pompalama etkisini devreye sokarak toplardamarlarda kanın göllenmesini engeller. Bu durum özellikle bacak damarlarında pıhtı oluşumunun (tromboflebit) önlenmesine yardımcı olur.
- Nefes egzersizleri ve düzenli yürüyüşler, akciğer kapasitesini artırır. Bu da ameliyat sonrası oluşabilecek zatürre veya solunum yolu komplikasyonları riskini en aza indirir.
- Egzersiz, kan dolaşımını artırarak dokuya giden oksijen ve besin miktarını yükseltir. Böylece yara iyileşmesi daha hızlı ve sorunsuz gerçekleşebilir.
- Cerrahi müdahale, başlangıçtaki hızlı kilo kaybını sağlar. Ancak uzun vadede hareketsiz bir yaşam tarzına geri dönerseniz yeniden kilo alabilirsiniz. Düzenli egzersiz, kalıcı kilo kontrolünde en güçlü silahınızdır.
Egzersizi, vücudunuzu “aktif savunma” konumuna geçirmek olarak görebilirsiniz. Ameliyat sonrası potansiyel komplikasyonlara karşı doğal bir kalkan görevi görerek hem bedensel hem de ruhsal süreçlerinizi daha dengeli yürütmenize olanak tanır.
Uzun Vadede Hangi Sonuçları Bekleyebilirsiniz ve Nelere Dikkat Edilmeli?
Obezite cerrahisi sonrası düzenli egzersiz yapan kişiler, uzun vadede birçok olumlu sonuçla karşılaşabilir. Bunlardan en önemlileri:
Kilo Kaybının Kalıcı Olması
Cerrahi sonrasındaki hızlı kilo kaybını sürdürebilmek, büyük ölçüde günlük hayatınıza adapte ettiğiniz fiziksel aktivite düzeyine ve beslenme alışkanlıklarınıza bağlıdır. Düzenli egzersiz, verdiğiniz kiloların geri gelmesini önemli ölçüde engeller.
Vücut Kompozisyonunun İyileşmesi
Toplam kilonuz düşse bile yağ oranınız yüksek kalabilir. Egzersiz, yağ kütlesinin azalmasını ve kas kütlesinin korunmasını destekleyerek vücudunuzu sıkılaştırır. Bu da kıyafet bedeninizde ve görünümünüzde gözle görülür bir fark yaratır.
Enerji ve Dayanıklılığın Artması
Günden güne daha az yorulduğunuzu, merdivenleri nefes nefese kalmadan çıktığınızı, hatta koşmayı bile keyifle yapabildiğinizi fark edebilirsiniz. Bu yaşam kalitesi açısından büyük bir kazançtır.
Kronik Hastalık Riskinde Azalma
Obeziteye bağlı tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, kalp damar hastalıkları gibi durumların görülme sıklığı azalır veya hâlihazırda varsa seyri hafifler. Egzersiz, cerrahi müdahalenin bu hastalıklar üzerindeki olumlu etkisini kalıcı hale getirir.
Daha İyi Bir Psikososyal Yaşam
Daha güçlü bir özgüven, daha pozitif bir beden algısı, sosyal etkinliklere katılmada artış ve duygudurumda yükselme gibi pek çok psikolojik kazanım elde edebilirsiniz.
Elbette bu uzun vadeli başarılara ulaşmanın bazı püf noktaları da vardır. Öncelikle, beslenmenize özen göstermeyi ihmal etmemek gerekir. Bol proteinli, dengeli bir diyet kas kütlesi korumasına destek olur. Vitamin ve mineral takviyesi gerekiyorsa (örneğin D vitamini, kalsiyum, demir gibi), doktorunuzun önerdiği planı ihmal etmemelisiniz. Ayrıca belirli aralıklarla kan değerlerinizi kontrol ettirmeli ve vücudunuzun ihtiyaçlarını göz ardı etmemelisiniz.
Yaralanmaları önlemek için egzersizlerin şiddetini ve süresini yavaş yavaş artırmak gerekir. Eğer uzun zamandır hareketsiz kaldıysanız, hızlı bir başlangıç yapmak kas veya eklem sakatlanmalarına yol açabilir. Isınma, soğuma ve esneme hareketlerini hiçbir şekilde atlamamak, vücudunuzun bu yeni düzene yavaşça uyum sağlamasını kolaylaştırır. Mesela bir çiçeği saksı değişimi yaparken köklerini nazikçe yıkayıp yeni toprağa dikkatlice yerleştiririz. Aksi halde çiçeğimizin kökleri zedelenir. Egzersiz rutininizi de aynı hassasiyetle uygulamak önemlidir.
Özellikle uzun süreli kilo problemi yaşamış kişilerde eklem rahatsızlıkları veya başka medikal sorunlar olabilir. Bu nedenle egzersiz planınızı oluştururken profesyonel bir destek almak yerinde olur. Fizik tedavi uzmanları veya egzersiz fizyologları size özel, sakatlanma riskinizi minimuma indiren ve hedeflerinize uygun bir egzersiz programı oluşturabilir.
Büyük bir dönüşüm süreci olan obezite cerrahisi, aslında sizin için yeni bir yaşamın kapılarını aralar. Anahtar kelime, bu kapıdan geçtikten sonra “harekete devam etmektir.” Hareketsiz bir yaşam, elde ettiğiniz kazanımları birkaç yıl içinde geri almaya sebep olabilir. Spor alışkanlığını ise hayatınızın bir rutini hâline getirirseniz hem bedeninizle hem de ruhunuzla barışık, enerjik ve mutlu bir hayata “merhaba” diyebilirsiniz.
Sıradaki Adım Nasıl Atılmalı?
Obezite cerrahisi, sağlığınız için attığınız önemli bir adım olsa da sonrası en az bu adım kadar özen ve emek ister. Egzersiz, bu sürecin temel yapıtaşlarından biridir; ameliyatın size sunduğu avantajı kalıcı bir başarı hikâyesine dönüştürmenize yardımcı olur. Kemik sağlığından kalp-damar fonksiyonlarına, kas kütlesinden psikolojik iyiliğe kadar geniş bir yelpazede destek sağlar. Bir puzzle’ın eksik kalan en büyük parçası gibi düşünebilirsiniz: Cerrahi size başlangıç yapabileceğiniz bir zemin sunar, ancak egzersiz olmadan tablo tamamlanmaz.
Uzun vadede hem fiziksel hem de ruhsal olarak en iyi hâlinize ulaşmak istiyorsanız, günün sonunda seçeceğiniz yol bellidir: Hareket etmeye devam etmek, her yeni gün bedeninizi ve zihninizi bir adım daha geliştirmek. Böylece cerrahiden aldığınız sonuçlar sürdürülebilir olur, sağlığınızın kontrolünü elinizde tutarsınız ve mutluluğunuzu sağlam bir temele oturtursunuz.
Dr. Toygar TOYDEMİR 1976 yılında doğdu. 1994 yılında Gaziantep Fen Lisesi’nden mezun oldu ve aynı yıl Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp eğitimine başladı. Altı yıllık tıp eğitimini bitirdikten sonra 2001-2006 yılları arası Genel Cerrahi İhtisasını yapacağı Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesine atandı. Erzurum Palandöken Devlet Hastanesinde mecburi hizmetini tamamladıktan sonra 2008-2009 yılları arası klinik şefliğini de üstlendiği Adana Asker Hastanesinde askerlik görevini tamamladı. Evli ve 2 çocuk babası olan Dr. Toygar Toydemir iyi derecede İngilizce ve orta derecede İtalyanca bilmektedir.