Lazer İle Kıl Dönmesi Tedavisi

Lazer Ile Kil Donmesi Tedavisi Lazer İle Kıl Dönmesi Tedavisi

Kıl dönmesi (tıbbi adıyla “pilonidal sinüs”), özellikle kuyruk sokumu bölgesinde ortaya çıkan ve cilt altında kıl birikimiyle oluşan, zaman zaman ağrı ve akıntıya sebep olabilen bir rahatsızlıktır. Birçok kişi bu sorunu günlük yaşam telaşı içinde ufak tefek sivilce ya da batık gibi görmezden gelmeye çalışır. Ancak kıl dönmesi ilerledikçe, tekrarlayan enfeksiyon atakları veya sürekli akıntı gibi can sıkıcı problemlerle karşılaşılabilir. Neyse ki tıbbın geldiği son noktada lazerle kıl dönmesi tedavisi giderek daha fazla tercih edilmekte ve başarılı sonuçlar vermektedir.

Tanım  Lazer enerjisi kullanılarak kıl dönmesi olan bölgedeki enfekte doku temizlenir ve sinüs kanalı kapatılır. 
Uygulama Yöntemi  Lokal anestezi altında, kıl dönmesi bölgesine lazer ışını uygulanarak iltihaplı dokular tahrip edilir ve sinüs kapatılır. 
Kimler İçin Uygundur?  Hafif ve orta dereceli kıl dönmesi vakaları, tekrarlayan kıl dönmesi enfeksiyonları olan hastalar. 
İşlem Süresi  15-30 dakika 
Anestezi Gerekir mi?  Genellikle lokal anestezi uygulanır. 
Hastanede Kalış Süresi  İşlem günü taburcu edilir, hastanede yatış gerekmez. 
İyileşme Süresi  1-2 hafta içinde normal aktivitelere dönülebilir. Tam iyileşme 4-6 hafta sürebilir. 
Avantajları  Minimal invaziv, dikiş gerektirmez, kanama ve enfeksiyon riski düşüktür, hızlı iyileşme sağlar. 
Dezavantajları  İleri derecede büyük ve komplike sinüslerde etkili olmayabilir, bazı vakalarda tekrar edebilir. 
Tekrar Riski  Uygun hastalarda düşük, ancak hijyen ve bakım yetersiz olursa tekrarlayabilir. 
Alternatif Tedaviler  Klasik cerrahi eksizyon, mikro sinüsektomi, fenol tedavisi, kristalize fenol uygulaması. 

Kıl Dönmesi İçin Lazer Tedavisi Nedir ve Nasıl Çalışır?

Kıl dönmesi (pilonidal sinüs), cilt altında oluşan bir tür tünel veya boşluk şeklinde düşünülebilir. Bu tünelin içinde, kıllar ve ölü dokular zamanla birikerek iltihaplanmaya yatkın bir ortam yaratır. Lazer tedavisi ise bu tüneli hedef alır ve onu ortadan kaldırmak için geliştirilmiştir. Nasıl ki bir hortumun içinde kalan tortuyu temizlerken hortumun duvarlarını da sağlam bırakmaya çalışırsınız, lazer tedavisi de benzer bir mantık güder: Sorunlu bölgeyi etkisiz hale getirmek, ama çevre dokulara minimum zarar vermek.

Tedavide kullanılan lazer genellikle 1470 nm dalga boyuna sahip özel bir fiberle uygulanır. Bu dalga boyu, vücuttaki su ve hemoglobin tarafından yüksek oranda emilme özelliğine sahiptir. Amaç kıl dönmesi tünelinin iç yüzeyinde bulunan iltihaplı veya hasarlı dokuyu “buharlaştırmak” ve aynı anda oradaki küçük kan damarlarını kapatmaktır. Lazer enerjisi, dokuya derinlemesine nüfuz etmeden, hedeflenen alanın yüzeyinde yoğunlaşır. Bu sayede çevre bölgede gereksiz yan etkilere sebep olmadan kıl dönmesi yolunu kapatır.

Prosedür genellikle şu adımlarla gerçekleşir: Önce kıl dönmesi bölgesi temizlenir ve gerekiyorsa tünelin içindeki kıl kalıntıları, ölü doku veya akıntı özel aletlerle temizlenir (kürtaj). Ardından lazer fiberi bu tünelin içine yerleştirilir ve yeterli miktarda lazer enerjisi verilerek tünel çökertilir. Burada “çökertmek” ifadesini, aslında doku yüzeyinin kontrol altındaki ısı ile büzülmesi şeklinde düşünebilirsiniz. Doku büzülünce, kanal adeta kendi üzerine kapanır ve tünel içine saç, kıl veya bakteri girmesi zorlaşır. İşlem sırasında genellikle lokal anestezi kullanılır, yani sadece ilgili bölge uyuşturulur. Hasta uyanık kalır ama ağrı duymaz. İyileşme süreci ise diğer cerrahi yöntemlere kıyasla daha konforlu ve hızlıdır.

Kıl Dönmesi İçin Lazer Tedavisini Geleneksel Cerrahiye Tercih Etmek Ne Gibi Faydalar Sağlar?

Geleneksel kıl dönmesi ameliyatlarında, ilgili bölgenin genişçe kesilmesi ve bazen dokunun açık bırakılması veya dikişle kapatılması gibi yöntemler uygulanır. Bu yaklaşımda daha büyük bir yara ortaya çıkar ve hasta bazen haftalarca pansuman yapmak zorunda kalabilir. Bu durum sürekli pansumana gitme, ağrı, hareket kısıtlılığı ve enfeksiyon riski gibi zorluklar doğurur.

Lazer tedavisinde ise “temizlik” işlemi adeta daha ince bir neşter kullanılarak yapılır. Yani sinüs yolunu kapatmak için sadece hedef dokuyu etki altına alan bir lazer enerjisi kullanılır. Bu da şu avantajları getirir:

  • Daha Küçük Kesi veya Hatta Kesisiz Uygulama

Geleneksel yöntemle yapılan geniş eksizyonlarda büyük bir doku parçası çıkarılır. Lazer tedavisinde ise çoğu zaman sadece tünelin ağzından veya küçük bir kesiyle fiber yerleştirilir. Bu cilt bütünlüğünün büyük oranda korunmasını sağlar.

  • Daha Az Ağrı ve Hızlı İyileşme

Büyük bir alanın kesilip alınmadığı tedavilerde, doğal olarak yara bakımı daha kolay olur. Ağrı miktarı da azalır. Bu da hastanın günlük hayata dönmesini hızlandırır. Kimi hastalar birkaç gün içinde işine, okuluna veya sosyal aktivitelerine rahatlıkla devam edebilir.

  • Enfeksiyon Riskinin Düşük Olması

Lazer, yüksek ısıyla sinüs kanalı içindeki bakterilerin önemli bir kısmını yok eder ve aynı zamanda kıl köklerini de zayıflatabilir. Isı etkisiyle minik damarların mühürlenmesi sayesinde kanama ve bakteri yayılımı da azalır. Böylece ameliyat sonrası bölgesel enfeksiyon oluşma olasılığı belirgin şekilde düşer.

  • Daha Az İz ve Daha Az Kozmetik Problemler

Geniş dikiş izleri veya uzun süre açık kalan yaralar, özellikle genç hastalarda ciddi kozmetik kaygılara neden olabilir. Lazer tedavisinde yara izi oldukça küçük kalır, bu da hastanın kendini daha iyi hissetmesini sağlar.

  • Daha Düşük Nüks (Tekrarlama) Oranı

Lazer tedavisi sırasında kanallar daha bütüncül şekilde kapatılabildiği ve sonrasında ek önlemler (örneğin lazerle tüy alma) uygulanabildiği için hastalığın tekrarlama oranı birçok kaynakta görece daha düşük olarak bildirilmektedir.

Kıl Dönmesi İçin Lazer Tedavisi Az İnvaziv Bir Prosedür Müdür?

“İnvazivlik” deyince, çoğu insanın aklına uzun süren ameliyatlar, büyük kesiler ve genel anestezi gibi faktörler gelir. Lazer tedavisi bu anlamda oldukça az invazivdir. Peki neden?

  • Küçük Bir Giriş Noktası

Lazer fiberi, sinüs kanalına çoğu zaman birkaç milimetrelik bir açıklıktan yerleştirilir. Büyük kesilere gerek kalmaz. Bu hem cerrahi travmayı azaltır hem de ciltte oluşacak izleri minimuma indirir.

  • Lokal Anesteziyle Yapılabilir

Birçok vakada, sadece ilgili bölgenin uyuşturulması yeterli olur. Hastanın tamamen uyutulmasına gerek olmadığı için genel anestezinin getirdiği riskler (örneğin anesteziye bağlı komplikasyonlar, uzun uyanma süreleri) bu uygulamada neredeyse ortadan kalkar. Ayrıca lokal anestezi sonrası iyileşme süreci genellikle çok daha rahattır. İşlemden kısa süre sonra hasta ayağa kalkıp günlük yaşamına dönebilir.

  • Daha Kısa Sürede Taburcu Olma İmkanı

Lazer tedavisi, çoğu zaman ayaktan (günübirlik) bir işlem olarak gerçekleştirilebilir. Yani hasta aynı gün içinde evine dönebilir. Bu da iş gücü kaybını azaltır, hastanede kalış maliyetlerini düşürür ve psikolojik açıdan daha rahat bir ortam sağlar.

  • Daha Az Kanama ve Doku Hasarı

Lazer enerji dalgaları kullanılarak uygulandığından, küçük damarlar otomatikman mühürlenir. Dolayısıyla ameliyat sırasında veya sonrasında kanama çok daha az görülür. Dokuların bütünlüğü de büyük ölçüde korunmuş olur.

Kıl Dönmesi Tedavisinde 1470 nm Radial Diyot Lazer Fiber Kullanımı Ne Kadar Etkilidir?

Lazer teknolojisi, yıllar içinde birçok tıp alanında büyük gelişim kaydetti. Pilonidal sinüs tedavisinde de 1470 nm dalga boyuna sahip radial (yani “halka şeklinde ışık yayan”) diyot lazer fiberleri sıklıkla tercih edilmektedir. Bu özel lazer tipinin tercih edilmesinin ana sebepleri şöyledir:

  • Yüksek Emilim Özelliği

1470 nm dalga boyu, vücut sıvıları ve hemoglobin (kanda oksijen taşıyan molekül) tarafından hızlıca emilir. Böylece lazer enerjisi yalnızca hedeflenen doku üzerinde yoğunlaşır ve çevre dokuları fazla etkilemeden istenilen ısıl tahribatı oluşturur.

  • Hızlı ve Etkili Tedavi

Farklı çalışmalar bu lazer yöntemiyle uygulanan tedavilerde başarı oranının oldukça yüksek olduğunu bildirir. Örneğin bazı raporlarda ilk uygulamadan sonra hastaların %80-90’ında başarılı sonuçlar elde edildiği, tekrarlama oranlarının ise geleneksel cerrahiye kıyasla daha düşük kaldığı ifade edilmektedir.

  • Daha Az Ağrı ve Hızlı İyileşme

İşlem sonrasındaki ağrı, genellikle hafif düzeyde seyreder. Hastaların büyük bir kısmı, ortalama bir hafta gibi kısa bir sürede normal hayatlarına dönmektedir. Bazı hastalar ilk günlerden itibaren neredeyse hiç ağrı kesiciye ihtiyaç duymadan süreci atlatabilir.

  • Nüks Durumunda Tekrar Uygulanabilirlik

Diyelim ki sinüs kanalı tamamen kapanmadı veya yeni bir sinüs oluştu. Bu durumda aynı lazer tedavisi tekrar uygulanabilir. Büyük bir doku kaybı ya da ciddi ameliyat sonrası yapışıklık gibi sorunlar genellikle daha az görüldüğü için, işlem tekrarlanması çok daha kolaydır.

Kıl Dönmesi Cerrahisi Sonrası Lazerli Tüy Alma Tekrarlanma Riskini Azaltabilir Mi?

Kıl dönmesinin temelinde, kuyruk sokumu ya da çevre bölgelerdeki kılların cilt altına ilerlemesi, orada “yuva” yapması ve iltihabi bir kanal oluşturması yatar. Dolayısıyla sorunun ana kaynaklarından biri, bu bölgedeki kıl birikiminin devam etmesidir. Cerrahi işlemle veya lazer tedavisiyle sinüs kanalı temizlense bile, bölgede yoğun kıl büyümesi sürerse yeni bir sinüs veya tekrarlama riski her zaman vardır.

Lazer epilasyon bu noktada devreye girer. Bölgedeki kılları kalıcı veya yarı kalıcı olarak azaltmaya yarayan lazerli tüy alma yöntemleri, kıl dönmesi riskini büyük oranda düşürebilir. Nasıl ki tıkanan bir lavabonun sürekli kir ve saçla dolmaması için düzenli temizlik veya ek filtre kullanmak gerekiyorsa, kıl dönmesi sonrası da bölgede tüy yoğunluğunu azaltmak benzer bir önlemdir.

Bu konuda yapılan çalışmalarda, cerrahi veya lazer tedavi sonrasında düzenli lazer epilasyon uygulanan hastalarda nüks oranlarının belirgin şekilde düşük olduğu görülmüştür. Elbette her bünyenin kıl yapısı farklıdır ve lazer epilasyonun yanıtı değişiklik gösterebilir. Ancak özellikle kalın ve yoğun kıl yapısına sahip kişilerde bu uygulama, hem kozmetik açıdan hem de kıl dönmesi nüksünü önlemek açısından oldukça önemli bir adım olarak kabul edilir.

Şunu unutmamak gerekir ki lazer epilasyon, ameliyatın veya lazerle sinüs kapatma işleminin bir alternatifi değil tamamlayıcısıdır. Yani öncelikle mevcut kıl dönmesi sorunu çözülür, sonrasında kılların kalıcı olarak azaltılması için lazer epilasyon uygulanır. Bu yaklaşım tekrarlama riskini en aza indirmenin en etkili yollarından biri olarak öne çıkar.

Kıl Dönmesi İçin Lazer Tedavisinin Kısa ve Orta Vadeli Sonuçları Nelerdir?

Bir tedavinin başarısını değerlendirirken, yalnızca işlem esnasında değil işlemden sonraki haftalar ve aylar boyunca elde edilen sonuçlara bakmak gerekir. Kıl dönmesi tedavisinde kısa vadede en çok dikkat edilen noktalar; yaranın ne kadar sürede kapandığı, hastanın ne kadar ağrı çektiği, ne kadar sürede işine veya sosyal yaşamına dönebildiği gibi kriterlerdir. Orta vadede ise yarada enfeksiyon veya akıntı oluşup oluşmadığı ve nüks olup olmadığı önemlidir.

  • Hızlı İyileşme ve Yara Kapanması

Lazerle tedavi edilmiş hastalarda genellikle işlem sonrasındaki ilk 2-3 hafta içinde yara büyük oranda iyileşir. Bazı kaynaklarda bu sürenin ortalama 20-30 gün civarında olduğu bildirilir. Yaranın boyutu ve enfeksiyon varlığı gibi faktörler bu süreyi biraz uzatabilir.

  • Postoperatif (Ameliyat Sonrası) Ağrı

Lazer tedavisi, çevre dokulara minimal zarar verdiği için ağrı düzeyi geleneksel yöntemlere göre daha düşüktür. Ağrı kesicilere ihtiyaç duyulsa bile bu genellikle daha kısa süreli ve daha düşük dozlarla yönetilebilir.

  • Enfeksiyon ve Akıntı

Kıl dönmesi alanı tamamen temizlenirken, lazerin yüksek ısısı da bölgedeki mikropları büyük oranda yok eder. Ancak yine de ameliyat bölgesi hijyenine dikkat edilmediği takdirde veya dokudaki yaralanma derecesi yüksekse hafif akıntı veya enfeksiyon gelişebilir. Yine de lazer tedavisinde bu riskin, klasik yöntemlere göre daha düşük olduğu raporlanır.

  • Orta Vadede Nüks Durumu

İlk birkaç ay içinde yara tekrar açılmazsa, bu genellikle tedavinin büyük oranda başarılı olduğu anlamına gelir. Ancak kıl dönmesinde 6 ay sonrasında da hatta 1-2 yıl sonra dahi nüksler yaşanabilir. Lazer tedavisinin nüks oranları, literatürde ortalama %5 ila %15 aralığında bildirilmektedir. Bu oran doğru hijyen ve kılların azaltılması (lazer epilasyon gibi yöntemlerle) sağlandığında daha da aşağı çekilebilir.

Kıl Dönmesi İçin Lazer Destekli Kapatma Sonrası İyileşme Süreci Nasıl Olur?

Lazer destekli kapatma (örneğin “SiLaC®” veya “PiLAC” gibi adlarla anılan teknikler), kıl dönmesi tünelinin lazer yardımıyla çökertilmesi ve sonrasında yaranın kendi kendine iyileşmesine bırakılması esasına dayanır. Bu süreçte hastaların dikkat etmesi gereken bazı önemli noktalar vardır:

İşlemden sonra genellikle büyük dikişler olmadığı için, gün aşırı veya doktorunuzun önerdiği sıklıkta pansuman yeterli olur. Yaranın temiz tutulması, mümkünse antibakteriyel sabunlar veya önerilen solüsyonlarla temizlenmesi önemlidir. Yaranın üzerine konulan steril gazlı bez ya da uygun malzemelerle, bölgedeki nem ve bakteri yükü minimize edilmeye çalışılır.

Lazer tedavisi sonrası tam bir yatak istirahati gerekmese de aşırı efor veya terlemeye neden olabilecek aktiviteler ilk günlerde önerilmez. Özellikle kuyruk sokumu bölgesini tahriş edecek sert egzersizlerden uzak kalmak gerekir. Hafif yürüyüşler ve günlük rutin faaliyetler genellikle serbesttir, hatta kan dolaşımını hızlandırdığı için iyileşmeye katkıda bulunur.

Bazı uygulamalarda, küçük bir kesi dışında ek dikiş gerekmeyebilir. Bu durumda yaranın açık bırakılarak kendiliğinden kapanması istenir. Geniş alana yayılmış büyük sinüslerde bazen kısmi dikiş uygulanabilir, ancak yine de geleneksel yöntemlere oranla çok daha az doku hasarı söz konusudur.

Lazer destekli kapatma sonrasında, hekiminizin belirleyeceği aralıklarla kontrol muayenelerine gitmek önemlidir. Bu kontrollerde yaranın kapanma derecesi, olası akıntı veya enfeksiyon belirtileri ve yeni kıl dönmesi odakları yakından takip edilir.

İyileşme tamamlandıktan sonra, eğer kıl yoğunluğu fazlaysa bölgede düzenli lazer epilasyon yapılması, uzun vadede tekrarlama riskini azaltır. Hekiminiz veya uzman estetisyenler, ne zaman ve hangi yöntemle epilasyon yapılacağını sizin durumunuza göre belirleyebilir.

Primer ve Tekrarlayan Kıl Dönmesi Hastalığı İçin Lazer Tedavisinin Uzun Vadeli Sonuçları Nelerdir?

Kıl dönmesi hastalığı, bazen ilk kez ortaya çıkabilir (primer) bazen de daha önce ameliyat olmuş, iyileşmiş veya yarım yamalak kapanmış bir bölgenin yeniden aktif hale gelmesi şeklinde gözlenebilir (tekrarlayan). Lazer tedavisi, her iki durumda da kullanılabilen ve uzun vadede tatmin edici sonuçlar veren bir yöntemdir.

  • Primer Vakalarda Başarı Oranı

İlk kez kıl dönmesi tanısı alan hastalarda lazer tedavisi genellikle çok yüksek başarı oranlarına sahiptir. Çünkü bölgede önceden oluşmuş yara dokusu, yapışıklıklar veya cerrahi sonrası deformasyonlar bulunmaz. Dolayısıyla sinüs kanalı daha “bakir” sayılır ve lazer enerjisine yanıtı daha kontrollü olur. Başarı oranları birçok çalışmada %80-90’ın üstünde seyreder, nüks oranları ise %5-15 arasında değişir.

  • Tekrarlayan Vakalarda Başarı Oranı

Tekrarlayan kıl dönmesi, cerrahi sonrası tam kapanmayan veya farklı bir noktada yeniden oluşan sinüslerle karakterizedir. Bu durumlarda doku bir miktar yıpranmış olabilir, eski yara izleri ve yapışıklıklar bulunabilir. Yine de lazer tedavisi, minimal invaziv özelliği sayesinde bu tekrarlamalarda da başarılı bir alternatiftir. Bir çalışmada, tekrarlayan vakalarda bile %70-80’in üstünde başarı oranları kaydedilmiştir. Ayrıca nüks olsa dahi işlem tekrar edilebilir.

  • Uzun Süreli Takip ve Önlem

Kıl dönmesi tekrarı, çoğunlukla kılların yeniden bölgeye batması veya hijyen yetersizliği gibi faktörlere bağlıdır. Bu yüzden uzun vadeli başarı için, lazer epilasyon gibi kıl azaltıcı yöntemler ve bölgenin kuru ve temiz tutulması gibi günlük önlemler büyük önem taşır. Uygulama sonrası takip randevuları, olası küçük sinüs başlangıçlarının erken tespiti için gereklidir.

  • Kalan Ufak Sorunların Giderebilmesi

Lazer tedavisi sonrası çok düşük oranda da olsa bazı hastalarda küçük akıntılar veya kapanmayan minik kanallar görülebilir. Bu tür durumlar genellikle basit ek müdahalelerle giderilebilir. Gerektiğinde lazer tekrar uygulanarak, sorunlu odaklar ortadan kaldırılır. Bu cerrahiyle kıyaslandığında büyük bir avantajdır çünkü her yeniden açılmada hastanın büyük bir ameliyat süreci yaşaması gerekmez.

Kıl Dönmesi Lazer Tedavisinde Lokal Anestezi Kullanılır Mı ve Bu Hastalar İçin Ne Anlama Gelir?

Kıl dönmesi tedavisinde lazer uygulamaları, genellikle lokal anestezi altında yapılır. Lokal anestezi, yalnızca işlem bölgesinin uyuşturulduğu ve hastanın bilincinin açık olduğu bir yöntemdir. Bazı hastalar, korku veya endişe durumuna göre hafif sedasyon (sakinleştirici ilaç) alabilirler, ancak bu çoğu zaman zorunlu değildir. Lokal anestezinin sağladığı rahatlık, operasyon sonrası süreçte de devam eder. Genel anestezi gerektiren büyük ameliyatlarda, uyanma süreci ve anestezi etkilerinden kurtulma bazen zahmetli olabilir. Oysa lokal anestezi sonrası hasta çoğu zaman hemen ayağa kalkabilir.

Lazer uygulaması genellikle 15-30 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanabilir. Lokal anestezi, hazırlık ve işlem süresini kısaltarak hastanın hastanede geçirdiği toplam zamanı da en aza indirir. Lokal anestezi ile genel anestezinin getirdiği solunum veya kalp-damar sistemiyle ilgili ciddi komplikasyon riskleri büyük ölçüde ortadan kalkar. Böylece ileri yaştaki veya ek hastalıklara sahip bireyler de daha güvenli şekilde tedavi olabilir. Bazı insanlar, ameliyat masasına tamamen bayıltılarak yatmaktansa, kontrolü bir parça da olsa ellerinde tutmayı tercih eder. Lokal anestezi, hastaya bu psikolojik konforu da sağlar. Doktoruyla konuşabilir, ne yapıldığını takip edebilir ve herhangi bir rahatsızlık hissinde bunu hemen iletebilir.

Kıl Dönmesi Hastalığı Olan Hastalar İçin Lazer Tedavisinde Hangi Başarı Oranları Bildirilmiştir?

Kıl dönmesi tedavisinde lazerin başarılı olup olmayacağı, hastanın özel durumu (sinüs kanalı sayısı, enfeksiyon derecesi, cilt yapısı, daha önce geçirilen ameliyatlar vs.) gibi birçok faktöre bağlıdır. Ancak literatürdeki veriler ve klinik gözlemler, lazer tedavisinin genellikle yüksek başarı oranlarına sahip olduğunu gösteriyor.

Çeşitli araştırmalarda, lazer tedavisi uygulanan hastaların %80-90’ının ilk müdahale sonrasında tamamen iyileştiği ve tekrarlama yaşamadığı rapor edilmektedir. Hatta bazı çalışmalarda bu oranın %95’e kadar çıktığını gösteren sonuçlar bulunmaktadır.

Lazer tedavisi gören hastalarda, eğer ilk seansta tam başarı elde edilemezse bir veya iki ek seansla sorunun tamamen giderildiği durumlar sıkça gözlenir. Uzun takip sürelerinde (örneğin 1-2 yıl veya daha fazla), nüks oranları ortalama %5-15 aralığında seyreder. Bu aralık, geleneksel geniş eksizyon yöntemleriyle kıyaslandığında çoğu zaman daha düşüktür veya benzer seviyededir. Fakat lazerin en büyük farkı, ek müdahale gerektiğinde işlemin yeniden görece kolay yapılabilmesidir.

Başarı oranlarının yanı sıra lazer tedavisi geçiren hastaların büyük bir kısmı sürecin nispeten ağrısız ve hızlı geçmesinden memnun kalmaktadır. Geniş kesiler olmadığı için kozmetik açıdan da tatmin edici sonuçlar elde edilir. Hastalar genellikle bir haftadan kısa sürede normal yaşantılarına dönmekte ve bu durum memnuniyeti daha da artırmaktadır.

Bazı yayınlarda, lazer tedavisi sonrasında lazer epilasyon yaptıran ya da düzenli kılların temizliğine özen gösteren hastaların nüks oranlarının belirgin şekilde düştüğü vurgulanır. Bu da tedavinin başarısını artıran bir ek faktördür. Kısacası başarı oranlarını değerlendirirken hastanın da tedavi sonrası bakıma ve hijyene dikkat etmesi önem taşır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir