profesör doktor toygar toydemir istanbul

Prof. Dr. Toygar Toydemir

Reflü Ameliyatı

2020 yılında Genel Cerrahi Profesörü unvanını aldı. Reflü ve obezite cerrahisi alanlarında yoğun deneyime sahip olan Dr. Toydemir, çalışmalarına bu alanlarda devam etmektedir.Reflü Ameliyatı fiyatları, tedavi süreci, sonrası dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili yazımızın devamını okuyabilirsiniz.

Devamını Oku Randevu Al

Reflü ameliyatı gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) tedavisinde kullanılan etkili bir cerrahi yöntemdir ve mide asidinin yemek borusuna geri kaçmasını önlemeyi hedefler. Özellikle Nissen fundoplikasyonu laparoskopik olarak uygulanan düşük riskli ve hızlı iyileşme sağlayan bir prosedürdür. Bu işlemde midenin üst kısmı yemek borusunu sararak alt özofagus sfinkterini güçlendirir ve hiatal hernileri onarır. Ameliyatın başarısı yüksek olsa da disfaji veya gaz şişkinliği gibi komplikasyonlar görülebilir. Alternatif yöntemler arasında kısmi fundoplikasyonlar yer alır.

Amaç Mide asidinin yemek borusuna geri kaçmasını önlemek, gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) semptomlarını hafifletmek ve yemek borusunun hasar görmesini engellemek.
Uygulama Yöntemi – Laparoskopik Nissen ve Toupet fundoplikasyonu en yaygın yöntemdir.
– Midenin üst kısmı (fundus) yemek borusunun alt kısmına sarılarak mide asidinin geri kaçışı engellenir.
– Alternatif yöntemler: LINX sistemi veya endoskopik teknikler.
Uygunluk Kriterleri – İlaç tedavisine (proton pompa inhibitörleri) rağmen kontrol altına alınamayan reflü semptomları.
– Yemek borusunda ciddi hasar (eroziv özofajit) veya Barrett özofagusu varlığı.
– Uzun süreli ilaç kullanımını tercih etmeyen veya tolere edemeyen hastalar.
Ameliyat Süresi 1-1.5 saat.
Hastanede Kalış Süresi 1-3 gün.
Avantajları – Uzun süreli ilaç kullanımına gerek kalmaz.
– Reflü semptomlarında ciddi azalma veya tamamen iyileşme sağlanabilir.
– Laparoskopik yöntemle iyileşme süreci daha hızlıdır ve yara izi küçüktür.
Dezavantajları – Teknik olarak hassas bir ameliyattır, cerrahın deneyimi önemlidir.
– Yutma güçlüğü, gaz veya şişkinlik gibi yan etkiler oluşabilir.
Olası Komplikasyonlar – Kanama, enfeksiyon.
– Ameliyat sonrası geçici yutma güçlüğü.
– Çok nadir durumlarda yemek borusunda hasar.
Sonrası Beslenme – Ameliyattan sonra sıvı diyetle başlanır ve püre ile devam edilir.
– Katı gıdalara geçiş yavaş yapılır.
Fiziksel Aktivite Hafif fiziksel aktiviteler ilk haftalarda önerilir; ağır egzersizlerden kaçınılmalıdır.
Takip Süreci – Ameliyat sonrası düzenli kontroller gereklidir.
– Reflü semptomları tekrar ederse değerlendirme yapılmalıdır.
Kimler İçin Uygun Değildir? – Genel anesteziye uygun olmayanlar.
– Mide veya yemek borusunda ciddi anatomik bozukluklar olanlar.

7/24 WhatsApp
İçin
Tıklayın!

7/24 WhatsApp İçin Tıklayın!


    *Reflü Ameliyatı hakkında size en iyi şekilde geri dönüş yapabilmemiz için tüm alanları doldurmanızı öneririz.

    Reflü Ameliyatı Nedir?

    Reflü hastalığının cerrahi tedavisinin tarihi tıbbi anlayış ve cerrahi tekniklerdeki önemli ilerlemelerin bir yansımasıdır. İlk olarak 1700’lerde esophagitis (yemek borusu iltihabı) ile ilgili gözlemler yapılmış Frank ve Velpeau gibi hekimler yemek borusu hastalıklarını tanımlamaya başlamıştır. Ancak “esofajit” terimi 1884 yılında Morell Mackenzie tarafından üst yemek borusundaki iltihabi durumları açıklamak için kullanılmaya başlanmıştır. 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde hiatal herni(mide fıtığı) ile reflü semptomları arasındaki ilişki netleşmiş bu da cerrahi yaklaşımların temelini oluşturmuştur.

    1950’lerde Dr. Philip Allison hiatal hernilerin cerrahi onarımının ve diyafram kruralarının doğru şekilde kapatılmasının gastroözofageal bileşimin anatomik bütünlüğünü yeniden sağlamak için kritik olduğunu belirtmiştir. Bu yaklaşım reflüyü önlemeye yönelik ilk cerrahi girişimlerin temelini oluşturmuştur. Ancak en büyük dönüm noktası 1955 yılında Dr. Rudolph Nissen tarafından ilk fundoplikasyon prosedürünün gerçekleştirilmesi olmuştur. Bu yöntem midenin üst kısmının alt yemek borusunun etrafına sarılarak alt özofagus sfinkterini güçlendirme prensibine dayanır. Nissen 1956 yılında ilk iki vaka üzerinde yaptığı bu tekniği tanımlamış ve 1961’de daha kapsamlı bir açıklama sunmuştur. 1970’lerde popülerlik kazanan bu prosedür antireflü cerrahisinin temel taşı haline gelmiştir.

    1990’larda minimal invaziv cerrahi tekniklerinin tanıtılmasıyla önemli bir değişim yaşanmıştır. Laparoskopik Nissen fundoplikasyonu daha az postoperatif ağrı ve hızlı iyileşme avantajları nedeniyle standart yöntem haline gelmiştir. Aynı dönemde Toupet ve Dor gibi kısmi fundoplikasyonlar geliştirilmiş disfaji gibi komplikasyonların önlenmesi hedeflenmiştir.

    Son yıllarda endoskopik ve cihaz bazlı yenilikler ön plana çıkmıştır. Transoral insizyonless fundoplikasyon (TIF) ve Stretta prosedürü cerrahiye uygun olmayan hastalar için alternatifler sunmaktadır. Ayrıca manyetik boncuklardan oluşan LINX cihazı gibi yenilikçi yöntemler reflü tedavisinde bireyselleştirilmiş çözümler sağlamaktadır.

    Reflü Ameliyatı Kimler İçin Uygundur?

    Reflü ameliyatı gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) semptomlarını yönetmekte zorlanan veya ilaç tedavisine rağmen yaşam kalitesini artırmak isteyen hastalar için uygun bir seçenek olabilir. Ameliyat adaylarının belirlenmesinde çeşitli klinik durumlar dikkate alınır:

    İlaç Tedavisine Dirençli GERD:

    Proton pompa inhibitörleri (PPI) gibi standart ilaç tedavisine rağmen belirgin semptomlar devam ediyorsa ve özofagusda asidik maruziyet gibi objektif GERD kanıtları bulunuyorsa cerrahi müdahale önerilir. Bu hastalar genellikle ameliyattan büyük fayda görür.

    Şiddetli Özofajit:

    Los Angeles derecelendirmesine göre C veya D dereceli şiddetli özofajiti olan hastalar komplikasyon riskini azaltmak ve semptomları kontrol altına almak amacıyla ameliyat için öncelikli adaydır.

    Büyük Hiatal Herniler:

    2 cm’den büyük hiatal herniler GERD semptomlarını ağırlaştırabilir ve cerrahi tedavi ile düzeltilmesi gereklidir. Bu işlem normal anatomiyi yeniden oluştururken reflüyü hafifletir.

    Eksoözofageal Semptomlar:

    GERD kronik öksürük ses kısıklığı veya astım gibi mide asidiyle ilişkili semptomlarla kendini gösterebilir. Tıbbi tedaviye yanıt alınamayan durumlarda cerrahi müdahale düşünülebilir.

    Komplikasyonlu GERD:

    Barrett özofagusu peptik striktürler veya kronik özofajit nedeniyle oluşan ülserler gibi komplikasyonlar cerrahi müdahalenin gerekli olduğu durumlar arasındadır. Özellikle kanser riski taşıyan hastalar dikkatle değerlendirilmelidir.

    Hasta Tercihi:

    Uzun süreli ilaç kullanmak istemeyen veya ilaçların yan etkilerinden endişe duyan hastalar için cerrahi seçenek yaşam kalitesini artırabilir.

    Genç Hastalar:

    Ömür boyu ilaç kullanımı gerektirebilecek genç hastalar cerrahi tedavi ile uzun vadeli çözüme ulaşabilir.

    Reflü Ameliyatı hakkında detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!

    Reflü Ameliyatı Kimler İçin Uygun Değildir?

    Reflü ameliyatı bazı hasta gruplarında uygulanması uygun olmayan bir tedavi seçeneğidir. Mutlak kontraendikasyonlar arasında özofagus kanseri yer alır; bu hastalar genellikle cerrahiden ziyade onkolojik tedaviye ihtiyaç duyarlar. Benzer şekilde Barrett özofagusunda yüksek dereceli displazi tespit edilen hastalar potansiyel kanser riski nedeniyle cerrahi için uygun görülmeyebilir.

    Göreceli kontraendikasyonlar daha dikkatli değerlendirme gerektiren durumları içerir. Morbid obezite (BMI >35 kg/m²) fundoplikasyon sonuçlarını olumsuz etkileyebilir. Bu hastalarda gastrik bypass gibi alternatif prosedürler daha iyi sonuç verebilir. Özofagus motilite bozuklukları özellikle aşalazya gibi durumlar cerrahi sonrası disfaji riskini artırabilir. Ek olarak düzeltilemeyen koagülopati şiddetli KOAH veya ileri yaş gibi ciddi eşlik eden hastalıklar ameliyatın risklerini artırabilir ve titiz bir risk-fayda analizi gerektirir.

    Cerrahi uygunluğu değerlendirirken özofagus hipomotilitesi gibi durumlar dikkate alınmalıdır; bu hastalarda tam fundoplikasyon yerine kısmi fundoplikasyon önerilebilir. Büyük hiatal herniler özel cerrahi teknikler gerektirebilir ve paraözofageal herni varlığı karar sürecini karmaşıklaştırabilir. Ayrıca önemli psikolojik faktörler cerrahi sonrası başarıyı etkileyebilir ve ameliyat öncesinde multidisipliner bir değerlendirme gerektirir.

    Reflü Ameliyatı Nasıl Uygulanır?

    Reflü hastalığı olan mide
    Reflü hastalığı olan mide

    Reflü ameliyatı özellikle Nissen fundoplikasyonu gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) tedavisinde etkili ve güvenilir bir cerrahi yöntemdir. Bu ameliyatın uygulanması titiz bir hazırlık ve dikkatli bir cerrahi süreç gerektirir.

    Ameliyat Öncesi Değerlendirme:

    Hastanın uygunluğunu değerlendirmek için kapsamlı bir preoperatif inceleme yapılır. Hasta öyküsü fizik muayene, endoskopi, özofagus manometrisi ve 24 saatlik pH izleme gibi testler reflü hastalığını doğrulamak ve cerrahinin başarı şansını artırmak amacıyla gerçekleştirilir.

    Cerrahi Teknik:

    Nissen fundoplikasyonu genellikle laparoskopik olarak uygulanır. Bu yaklaşım minimal invaziv olması sayesinde daha kısa iyileşme süresi ve daha az postoperatif rahatsızlık sağlar. Cerrahi işlem birkaç kritik adımı içerir:

    Hasta Pozisyonu ve Anestezi: Ameliyat genel anestezi altında hastanın ters Trendelenburg pozisyonunda gerçekleştirilir. Bu pozisyon cerrahın gastroözofageal bölgeyi daha iyi görmesine olanak tanır.

    Port Yerleşimi: Karında genellikle beş trocar kullanılır. Bu trocarlar cerrahın aletlerini yönlendirmesine ve operasyon alanını görselleştirmesine yardımcı olur.

    Hiatal Diseksiyon ve Herni Onarımı: Diyaframın cruraları dikkatlice diseke edilir ve özofagus mobilize edilir. Varsa hiatal herni onarılır.

    Fundoplikasyon: Midenin üst kısmı (fundus) özofagus çevresine 360 derece sarılarak alt özofagus sfinkteri güçlendirilir. Dilatör kullanımı fundoplikasyonun sıkılığını optimize eder.

    Alternatif Teknikler:

    Özofagus motilitesinde bozukluk bulunan hastalarda Toupet (270 derece) veya Dor (180-200 derece) gibi kısmi fundoplikasyonlar tercih edilebilir. Bu teknikler disfaji riskini azaltarak reflü kontrolünü sağlar.

    İntraoperatif Dikkat Edilmesi Gerekenler:

    Vagus sinirlerinin korunması ve hiatal kapanışın uygun şekilde yapılması cerrahinin başarısı için kritiktir. Gergin bir hiatal kapanış veya aşırı sıkı bir fundoplikasyon komplikasyon riskini artırabilir.

    Reflü Ameliyatının Yan Etkileri Nelerdir?

    Reflü ameliyatı gastroözofageal reflü hastalığının (GERD) tedavisinde etkili bir yöntem olmasına rağmen nadir de olsa bazı yan etkilere neden olabilir. Bu yan etkiler genellikle hafif düzeyde olup zamanla düzelir. Ancak bazı durumlarda ek tedavi veya cerrahi müdahale gerekebilir.

    Disfaji (Yutma Güçlüğü): Ameliyat sonrası disfaji sargının fazla sıkı olmasından veya yemek borusuna yüksek yerleştirilmesinden kaynaklanabilir. Hafif disfaji genellikle geçicidir ve birkaç hafta içinde düzelir. Ancak üç aydan uzun süren kalıcı disfaji durumunda endoskopik dilatasyon veya revizyon gerekebilir.

    Gaz Şişkinliği Sendromu: Hastalar gaz çıkarma veya kusma zorluğu nedeniyle karın şişkinliği ve rahatsızlık yaşayabilir. Bu durum genellikle birkaç hafta içinde düzelir. Diyet değişiklikleri hava yutma alışkanlıklarının azaltılması ve nadir durumlarda cerrahi müdahale ile yönetilebilir.

    Dumping Sendromu: Nadir olmakla birlikte bazı hastalarda mide içeriğinin ince bağırsağa hızla geçmesi sonucu bulantı karın krampları ve ishal görülebilir. Bu durum diyet düzenlemeleri ve gerekirse ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir.

    Sargı Başarısızlığı ve Herni Tekrarı: Fundoplikasyon sargısının gevşemesi veya kayması GERD semptomlarının geri dönmesine neden olabilir. Bu durum genellikle ek cerrahi müdahale gerektirir.

    Komşu Organların Yaralanması: Nadiren de olsa yemek borusu mide veya dalak gibi komşu organlarda cerrahi sırasında yaralanmalar meydana gelebilir. Bu durumlar acil onarım gerektirebilir.

    Enfeksiyon ve Kanama: Her cerrahi işlemde olduğu gibi enfeksiyon ve kanama riski bulunur ancak bu komplikasyonlar nadirdir.

    Postoperatif İleus: Geçici bağırsak hareketi duraklaması görülebilir ve konservatif yöntemlerle yönetilir.

    Anesteziye Bağlı Komplikasyonlar: Genel anesteziye bağlı nadir riskler arasında ilaç reaksiyonları ve solunum problemleri yer alır. Bu riskler önceden anestezi uzmanıyla tartışılmalıdır.

    Reflü Ameliyatı Ne Kadar Başarılı?

    Reflü ameliyatı gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) tedavisinde güvenilir ve etkili bir yöntem olarak uzun yıllardır uygulanmaktadır. Laparoskopik Nissen fundoplikasyonu (LNF) bu ameliyatlar arasında en yaygın tercih edilen prosedürdür ve hastaların büyük çoğunluğunda başarılı sonuçlar sağlamaktadır. Araştırmalar LNF’nin beş yıllık takip sürecinde %90 oranında etkili olduğunu göstermektedir. Bu yüksek başarı oranı reflü semptomlarının kontrolünde ve yaşam kalitesinin artmasında önemli bir avantaj sunmaktadır.

    Ancak LNF’nin etkinliği zaman içinde bir miktar azalabilir. On yıllık takip sürecinde %39,6 oranında hastada semptomların tekrarladığı ve yeniden cerrahi müdahale veya ilaç kullanımına ihtiyaç duyulduğu görülmüştür. Bu durum ameliyatın uzun vadeli etkinliğinin hastadan hastaya değişebileceğini ve detaylı bir değerlendirme sürecini gerektirdiğini göstermektedir.

    LNF ile Toupet fundoplikasyonu gibi alternatif prosedürler arasında yapılan karşılaştırmalarda her iki tekniğin de alt özofagus sfinkterini güçlendirme ve reflü semptomlarını azaltma açısından benzer başarıya sahip olduğu görülmüştür. Ancak LNF disfaji ve gaz-şişkinlik sendromu gibi komplikasyonlarda daha yüksek oranlarla ilişkilendirilmiştir. 

    Hasta memnuniyeti açısından bakıldığında ameliyat olan bireylerin %90’ı ameliyattan sonra iyi ile mükemmel arasında sonuçlar bildirmektedir. Bununla birlikte bazı hastalarda özellikle cerrahiden sonraki ilk iki yıl içinde disfaji veya paraözofageal herni gibi komplikasyonlar nedeniyle yeniden müdahale gerekebilir.

    Reflü Ameliyatına Nasıl Hazırlanılır?

    Reflü ameliyatı öncesinde kapsamlı bir hazırlık süreci cerrahinin başarısını ve iyileşme sürecinin sorunsuz ilerlemesini sağlamak açısından kritik öneme sahiptir. Bu süreçte hem fizyolojik hem de psikolojik hazırlık gereklidir.

    Ameliyat öncesi detaylı bir değerlendirme yapılmalıdır. Bu süreçte üst endoskopi baryum özofagramı ve özofagus pH izleme gibi testlerle tanı kesinleştirilir. Ayrıca özofagus manometrisi özofagusun fonksiyonel durumunu ve alt özofagus sfinkteri basıncını değerlendirir. Gastroparezi şüphesi olan hastalarda mide boşaltım testleri yapılabilir. Kardiyopulmoner fonksiyonlar da cerrahi riskin belirlenmesi açısından dikkatle incelenmelidir.

    Cerrahi hazırlık sürecinde sigara ve alkol kullanımı kesinlikle bırakılmalıdır. Bu alışkanlıklar iyileşme sürecini olumsuz etkileyebilir. Hastaların sağlıklı bir kiloya ulaşması intra-abdominal basıncı azaltarak ameliyatın etkinliğini artırabilir. İlaç kullanımı özellikle mide asidini azaltan veya LES tonusunu etkileyen ilaçlar cerrahi öncesinde doktorunuz tarafından gözden geçirilmelidir.

    Cerrahiden önce hastalar genellikle katı yiyeceklerden 8 saat sıvılardan ise 4 saat uzak durmalıdır. Bu anestezi sırasında aspirasyon riskini en aza indirir. Bazı durumlarda özellikle ek abdominal prosedürler planlanıyorsa bağırsak temizliği gerekebilir. Kullanılan ilaçlar konusunda doktorunuzun verdiği özel talimatlara uyulmalıdır; antikoagülanlar ve antiplatelet ilaçların kesilmesi veya ayarlanması gerekebilir.

    Hastalar cerrahinin riskleri faydaları ve postoperatif dönem hakkında detaylı olarak bilgilendirilmelidir. Bu kaygıyı azaltır ve bilgilendirilmiş onam sürecini destekler. Ameliyat sonrası bakım için evde bir destek sisteminin planlanması da büyük önem taşır. Aile üyelerinin veya yakınların desteği iyileşme sürecini kolaylaştırabilir.

    Reflü Ameliyatı Sonrası Bakım Nasıl Olmalı?

    Reflü ameliyatı gastroözofageal reflü hastalığının tedavisinde etkili bir yöntemdir; ancak iyileşme sürecinin başarılı olması için ameliyat sonrası bakım oldukça önemlidir. Bu süreçte hastaların sağlıklı bir iyileşme sağlamak ve komplikasyonları önlemek adına belirli kurallara uyması gereklidir.

    Ameliyat sonrası rahatsızlık yaygın olmakla birlikte etkili ağrı kontrolü iyileşmenin temel taşlarından biridir. İlk günlerde intravenöz ağrı kesiciler kullanılabilir ardından oral ağrı kesicilere geçilir. Ağrı yönetimi hastaların daha rahat hareket etmesine ve solunum egzersizlerini gerçekleştirmesine yardımcı olur.

    Ameliyat sonrası beslenme kademeli olarak ilerler. İlk günlerde berrak sıvılarla başlanır ve iyi tolere edilirse tam sıvılar ardından püreli yiyecekler tüketilir. Yaklaşık iki hafta süren püre diyetinden sonra yumuşak gıdalar eklenir. Altıncı haftada normal diyete geçilir ancak gaz yapıcı yiyeceklerden ve karbonatlı içeceklerden kaçınılması önerilir.

    Erken dönemde hafif yürüyüşler önerilir bu da dolaşımı artırarak komplikasyonları önler. Ağır kaldırma ve yorucu aktivitelerden en az dört hafta uzak durulmalıdır. Cerrahınızla zaman çizelgesi hakkında detaylı bir plan yapmak önemlidir.

    Ameliyat kesileri genellikle minimal invaziv tekniklerle yapılır ve steri-striplerle kapatılır. Yaranın kuru tutulması ve enfeksiyon belirtilerinin izlenmesi önemlidir. Herhangi bir kızarıklık veya akıntı fark edilirse sağlık hizmeti sağlayıcınıza danışmalısınız.

    Ateş artan ağrı veya yutma güçlüğü gibi belirtiler dikkatle takip edilmelidir. Bu tür durumlar derhal sağlık ekibine bildirilmelidir. Takip randevularına düzenli katılım iyileşme sürecinin doğru bir şekilde yönetilmesi için kritik öneme sahiptir.

    Sigara ve alkolden kaçınılmalı sağlıklı bir kilo korunmalı ve yatmadan önce yemek yenmemelidir. Bu öneriler ameliyatın uzun vadeli başarısını artırır ve reflü tekrarını önler.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Reflü ameliyatı hangi durumlarda gereklidir?

    Reflü ameliyatı, genellikle gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) olan ve yaşam tarzı değişiklikleri ile proton pompa inhibitörleri (PPI) gibi ilaçlarla yeterli semptom kontrolü sağlanamayan hastalar için düşünülür. Ameliyat, şiddetli regürjitasyonun asidik baskılama tedavilerine yanıt vermemesi, ilaç yan etkileri veya hasta tercihi nedeniyle kalıcı ilaç kullanımından kaçınma isteği durumunda önerilebilir. Ayrıca yemek borusu iltihabı, darlık veya Barrett özofagusu gibi komplikasyonlar bulunan ve büyük hiatal hernisi olan hastalarda da ameliyat gerekebilir. Hastaların cerrahi müdahale için uygunluklarını değerlendirebilmek amacıyla, üst gastrointestinal endoskopi, 24 saatlik pH monitörizasyonu ve özofageal manometri gibi kapsamlı değerlendirmeler yapılması önemlidir.

    Laparoskopik reflü ameliyatının avantajları nelerdir?

    Laparoskopik reflü ameliyatı, geleneksel açık cerrahiye göre daha kısa hastanede kalış süresi, daha az postoperatif ağrı, hızlı iyileşme ve daha küçük kesilerle estetik açıdan daha iyi sonuçlar sunar. Yapılan çalışmalarda, laparaskopik fundoplikasyonun, gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) semptomlarını kontrol etmede %93’e kadar başarı sağladığı gösterilmiştir. Ayrıca bu minimal invaziv prosedürle tedavi edilen hastalar, yaşam kalitesinde belirgin iyileşmeler ve uzun süreli asidik ilaç kullanımında azalma yaşamaktadır. Ancak cerrahinin başarısı, uygun hasta seçimi ve cerrahın uzmanlığına bağlıdır.

    Reflü ameliyatı sonrası mide asidi tamamen kontrol altına alınabilir mi?

    Reflü ameliyatı, özellikle fundoplikasyon, hastaların yaklaşık %80–90’ında mide asidini etkili bir şekilde kontrol eder. Ancak hastaların %25–30’u cerrahiden sonra hala proton pompa inhibitörleri (PPI) kullanmaktadır ve bu durum her zaman nükseden reflü ile ilgili değildir. Ayrıca hastaların %28’ine kadar olan bir kısmı cerrahiden sonra tekrar PPI tedavisine başlamaktadır. Bu nedenle, reflü ameliyatı çoğu hasta için asidik reflü semptomlarını önemli ölçüde azaltırken, bazı durumlarda mide asidini baskılayan ilaçlara olan ihtiyacı tamamen ortadan kaldırmaz.

    Ameliyat sonrası iyileşme süreci ne kadar sürer?

    Reflü ameliyatı sonrası iyileşme süresi, cerrahi yönteme ve hastanın bireysel durumuna bağlı olarak değişir. Minimal invaziv yöntemler (laparoskopik veya robotik cerrahi) ile yapılan ameliyatlarda, hastalar genellikle 2-3 hafta içinde normal aktivitelerine dönebilirler. Ancak geleneksel açık cerrahilerde iyileşme süresi 8-10 hafta kadar sürebilir. Ameliyat sonrası hastaların özel bir diyeti takip etmeleri, sıvı gıdalardan başlayıp yumuşak gıdalara geçmeleri gerekmektedir. Ayrıca ağır kaldırmalardan en az iki hafta kaçınılması ve yürüyüş gibi hafif aktivitelerle iyileşmenin desteklenmesi önerilir. İyileşme süreci kişiye özel olduğu için, doktor tavsiyelerine uymak ve takip randevularına gitmek önemlidir.

    Son Yazılar

    Mide Botuksu ve Mide Balonu Arasındaki Farklar Nelerdir?

    Mide botoksu ve mide balonu kilo yönetimi için kullanılan minimal invaziv yöntemler arasında yer alır. [...]

    Tüp Mide Ameliyatı Sonrası Sarkma Nasıl Engellenir?

    Tüp mide ameliyatı kilo verme sürecinde etkili bir yöntem olmakla birlikte hızlı kilo kaybı sonrası [...]

    Tüp Mide ile Gastrik Bypass Arasındaki Farklar

    Tüp mide (sleeve gastrektomi) ve gastrik bypass (Roux-en-Y mide bypassı) obezite tedavisinde uygulanan etkili bariyatrik [...]

    Obezite Cerrahisi Sonrası Protein Tozu Kullanımı

    Obezite cerrahisi bireylerin sağlıklı bir yaşam yolculuğuna adım atmaları için önemli bir fırsat sunar. Ancak [...]

    Tüp Mide Ameliyatı Sonrası Alkol Alımı

    Tüp mide ameliyatı obezite tedavisinde etkili bir yöntemdir; ancak ameliyat sonrası yaşam tarzı değişiklikleri başarılı [...]

    Tüp Mide Ameliyatı Sonrası Kilo Verme Süreci

    Tüp mide ameliyatı obezite tedavisinde etkili bir cerrahi yöntem olarak öne çıkmaktadır. Bu prosedür midenin [...]

    Tüp Mide Ameliyatı Sonrası Açlıkta Azalma Yaşanabilir Mi?

    Tüp mide ameliyatı obezite tedavisinde etkili bir cerrahi yöntem olarak öne çıkar. Bu operasyon midenin [...]

    Tüp Mide Ameliyatı Sonrası İz Kalır Mı?

    Tüp mide ameliyatı (gastrik sleeve) kilo kaybını sağlamak ve obeziteye bağlı sağlık sorunlarını azaltmak için [...]