Günümüzde giderek artan obezite sorunu, yalnızca estetik bir kaygı değil; aynı zamanda kalp-damar hastalıklarından diyabete, tansiyondan eklem problemlerine kadar pek çok ciddi sağlık sorununu beraberinde getiriyor. İdeal kilonun üzerine çıkmak ve bir türlü sağlıklı sınırlarına inememek, kişi üzerinde fiziksel ve ruhsal anlamda önemli bir baskı yaratıyor. Obeziteyle mücadele yöntemleri arasında diyet ve egzersiz ilk basamak olarak kabul edilse de bazı durumlarda bu girişimlerden istenen sonuçlar elde edilemiyor. İşte tam bu noktada bariyatrik cerrahi dediğimiz obezite cerrahisi devreye giriyor. Bariyatrik cerrahinin bir dalı olan Tüp Mide Ameliyatı (Sleeve Gastrektomi) ise son yıllarda popülerliğini hızla artırmış bir yöntem.
Tüp Mide Ameliyatı Nedir ve Nasıl Uygulanır?
Tüp mide ameliyatı tıp literatüründe “sleeve gastrektomi” adıyla bilinen ve midenin yaklaşık %75-85’lik bölümünün cerrahi olarak çıkarılmasıyla gerçekleştirilen bir işlemdir. Söz konusu işlem yapıldıktan sonra geriye, uzun ve ince bir tüpü andıran bir mide yapısı kalır. Yani kelimenin tam anlamıyla midenin fiziksel kapasitesi küçülür.
Midenin “Tüp”e Dönüştürülmesi Nasıl Düşünülebilir?
Daha anlaşılır bir benzetme yapmak gerekirse: Eski tip geniş bir poşet gibi düşünün midenizi. Bu poşetin büyük bölümünü kesip attığınızda, geriye uzunlamasına ve dar bir tüp (ya da ince bir boru) kalır. Böylece bir öğünde tüketebileceğiniz gıda miktarı ciddi şekilde azalır. Aynı zamanda ameliyatla birlikte iştah hormonu olarak bilinen “ghrelin”in büyük oranda üretildiği fundus bölgesi de çıkarılmış olur. Bu da iştahın azalmasında önemli bir rol oynar.
Ameliyat Tekniği ve Laparoskopik Yöntem
Genellikle laparoskopik (kapalı) yöntemle uygulanan tüp mide ameliyatında, karnın birkaç noktasına küçük kesiler yapılır ve bu kesilerden özel cerrahi aletler ile bir kamera sistemi yerleştirilir. Bu yöntem açık cerrahiye göre daha az ağrı, daha kısa hastanede kalış süresi ve daha hızlı iyileşme anlamına gelir. İşlem sırasında midenin büyük bölümü kesilip “Stapler” adı verilen zımbalama cihazlarıyla kapatılır ve sızdırmazlık sağlandıktan sonra midenin büyük bir bölümü çıkarılır.
Bazı cerrahlar, ameliyat sırasında belli kalınlıkta bir “bougie” (kılavuz tüp) kullanarak, mide tüpünün ne kadar ince ya da kalın olması gerektiğini belirler. Örneğin 36-40 French arası bir bougie seçimi, ortalama 100-150 mL hacme sahip bir mide tüpü elde edilmesini sağlar. Bu ameliyat sonrası iştah kontrolünde büyük kolaylık sunar.
Neden Tüp Mide Ameliyatı Tercih Edilir?
Obezite, günümüzde giderek tırmanan bir salgın gibi düşünülebilir. Kilo alımı, beslenme düzeni ve hareket eksikliğiyle ilişkilidir, ancak her zaman yalnızca “fazla yeme” ya da “hareketsiz yaşam” meselesi değildir. Genetik faktörler hormonal dengesizlikler ve metabolik sendrom gibi birçok farklı etken, obezitenin temelinde yer alabilir.
Peki, diyet ve egzersiz gibi temel uygulamalara rağmen kilo veremeyen veya kilo verseler bile kısa sürede geri alan kişiler için bir çözüm var mı? İşte, tüp mide ameliyatı tam da bu noktada devreye girer. Bazı kişilerin kilo kaybı serüveninde işe yaramayan geleneksel yöntemleri, bu ameliyat tamamlayıcı ya da anahtar rol oynayarak çözümleyebilir.
Metabolik Etkisi: Tüp mide ameliyatı iştah hormonlarının salınımını azaltarak ve mide kapasitesini kısıtlayarak hem kısa vadede hızlı kilo kaybını teşvik eder hem de uzun vadede daha sağlıklı bir metabolik dengeye geçmeye yardımcı olur.
Kalıcı Çözüm İmkanı: Mide kapasitesi küçüldükten sonra, kişi genellikle diyetlere nazaran daha kontrollü bir iştah düzeyi yakalar. Tabii ki ameliyat tek başına mucizevi bir çözüm değildir; beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı değişiklikleri de kalıcı kilo kontrolünde kritik öneme sahiptir.
Tüp Mide Ameliyatının Başlıca Avantajları Nelerdir?
Bu ameliyatı tercih eden kişilerin ana motivasyonu, genellikle kilo vermektir. Ancak tüp mide ameliyatının avantajları bununla sınırlı değildir. Hem vücuttaki hormonal değişimlerden hem de fiziksel kısıtlamadan ötürü birkaç önemli fayda sağlanabilir.
Önemli Derecede Kilo Kaybı
Mide hacminin büyük oranda küçülmesiyle birlikte tüketilebilen gıda miktarı azalır. Bu zaman içinde vücudun kalori açığı oluşturmasına yol açar. Araştırmalar, tüp mide ameliyatı geçiren kişilerin fazla kilolarının ortalama %80’ini ilk 1 yıl içinde verebildiğini göstermiştir. Bu oran oldukça etkileyicidir ve diyet-egzersiz kombinasyonuyla benzer sonuca ulaşmakta güçlük çeken kişilere önemli bir alternatif sunar.
İştahta Azalma
Midenin fundus bölgesi çıkarıldığı için ghrelin adı verilen açlık hormonunun üretimi büyük ölçüde düşer. Böylece kişi eskisi kadar açlık hissetmez ya da çabuk doyar. Bu durum “mutfaktan uzak durmak” yerine “mutfağa gittiğimde bile eskisi kadar iştahlı değilim” hissini yaşatır.
Kısa Hastanede Kalış Süresi ve Daha Hızlı İyileşme
Genellikle laparoskopik yöntemle yapılan tüp mide ameliyatı karın bölgesini büyük kesilerle açmadan gerçekleştirilir. Hal böyle olunca hastanede kalış süresi kısalır, hasta günlük yaşamına daha erken dönebilir. Kesi boyutunun küçük olması ağrı ve enfeksiyon riskini de azaltır.
Obeziteyle İlişkili Hastalıklarda İyileşme
Obezite, tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, uyku apnesi ve eklem hastalıkları gibi birçok sorunun temel tetikleyicisidir. Bu ameliyat, kilo kaybı sayesinde bu komorbid durumların düzelmesine veya önemli ölçüde hafiflemesine katkı sağlar. Örneğin tip 2 diyabet hastalarının bir kısmında kan şekeri düzeyleri kontrol altına alınabilir veya ilaç ihtiyacı büyük oranda azalabilir.
Bağırsak Sistemi Devamlılığı
Tüp mide ameliyatında, ince bağırsaklara herhangi bir ekleme ya da çıkartma yapılmaz. Bu bağırsakların doğal akışının korunduğu anlamına gelir. Dolayısıyla bağırsaklarla ilgili ciddi komplikasyonlar, mide bypassı gibi diğer cerrahi yöntemlere kıyasla daha düşük oranda ortaya çıkar.
Tüp Mide Ameliyatının Olası Dezavantajları Nelerdir?
Her cerrahi girişimde olduğu gibi tüp mide ameliyatının da dezavantajları vardır. Bu ameliyat mucizevi bir “şipşak” çözüm değildir ve bazı riskler içerir.
Geri Döndürülemez Bir İşlem
Tüp mide ameliyatında, midenin büyük bir bölümü fiziksel olarak çıkarıldığı için geri dönüş pek mümkün değildir. Her ne kadar “revizyon cerrahisi” adı altında farklı tekniklerle mide bypassına dönüştürmek ya da tüpü daraltmak gibi ek işlemler yapılabilse de orijinal mide anatomisine dönmek mümkün olmaz. Bu nedenle karar sürecinde iyice düşünmek gerekir.
Cerrahi ve Anestezi Riskleri
Ameliyat dendiğinde akla ilk gelen risklerden biri anestezi, diğeri ise cerrahi komplikasyonlardır. Her ameliyat gibi tüp mide operasyonu da kanama, enfeksiyon, damar tıkanıklıkları (tromboembolizm) ve anesteziye bağlı komplikasyonlar gibi riskleri taşır. Bu riskler düşük olsa da tamamen yok değildir.
Mide Kaçağı (Staple Line Leak) Riski
Midenin stapler dediğimiz özel zımba aletleriyle kapatıldığı bölgede nadir de olsa sızıntı (kaçak) meydana gelebilir. Bu sızıntı, karın içine sızan mide içeriğinin enfeksiyona, hatta yaygın iltihaba (peritonit) yol açma ihtimalini doğurur. Böyle bir durumda hastanın tekrar ameliyata alınması, drenaj uygulanması veya yoğun antibiyotik tedavisi gibi ek müdahaleler gerekebilir.
Besin ve Vitamin Eksiklikleri
Her ne kadar tüp mide ameliyatı ince bağırsaklarda önemli bir değişiklik yapmadığı için emilim sorunlarını büyük oranda azaltıyor olsa da mide hacminin küçülmesi ve iştahın azalması sebebiyle yeterli besin alımı zorlaşabilir. Kişi özellikle protein, demir, B12 vitamini, D vitamini ve kalsiyum gibi önemli öğeleri yeterince alamayabilir.
GERD (Reflü) Sorunu
Tüp mide ameliyatı sonrası, bazı hastalarda gastroözofageal reflü hastalığında (GERD) artış görülebilir. Bunun nedeni, midenin basıncının artması ve bazı kişilerde alt özofagus sfinkterinin (yemek borusu ile mide arasındaki kapakçık) daha fazla zorlanmasıdır. Ameliyat öncesi reflü sorunu olan bireylerde bu tabloya özellikle dikkat etmek gerekir.
Psikolojik ve Yeme Davranışı Sorunları
Obezite sıklıkla duygusal yeme, stres yeme veya yeme bozukluklarıyla ilişkilidir. Ameliyat bu davranışsal sorunları doğrudan çözmez. Ameliyat sonrasında aşırı yeme isteği ortadan kalksa bile, duygusal dalgalanmalarla baş etme yöntemleri değişmezse sorunlar başka şekillerde devam edebilir. Dolayısıyla gerekli durumlarda ciddi bir psikolojik destek ve davranış terapisi de ameliyat kadar önemlidir.
Kimler Tüp Mide Ameliyatı İçin Uygun Bir Adaydır?
Her obez birey, tüp mide ameliyatı adayı değildir. Ameliyat kararına giden yolda bireyin ayrıntılı bir tıbbi, psikolojik ve beslenme değerlendirmesinden geçmesi gerekir. Genellikle bariyatrik cerrahi için kabul gören kriterler şu şekildedir:
Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 40 kg/m² ve üzerinde olanlar: Aşırı obez kategorisindeki bu hastalarda, diyet ve egzersizle kalıcı başarı oranı düşük olduğundan tüp mide ameliyatı ciddi bir seçenek olarak değerlendirilir.
VKİ 35-39,9 kg/m² arasında olup diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi gibi ek hastalıklara sahip olanlar: Bu hastalıklar, obeziteyle birlikte daha da şiddetli seyrettiği için cerrahi müdahale ile kilo kaybına ek olarak ek hastalıkların da gerilemesi hedeflenir.
VKİ 30-34,9 kg/m² arasında olup metabolik sendrom, ciddi insülin direnci gibi sorunları olanlar: Son yıllarda, özellikle diyabet cerrahisi kapsamında bu gruptaki hastalara da tüp mide önerilebiliyor.
Daha önce çeşitli zayıflama programlarını (diyet, egzersiz, ilaç tedavisi vb.) denemiş ancak sonuç alamamış olmak: Yeterli çaba ve deneme sonrasında başarısız olunduğunda, cerrahi yöntem gündeme gelebilir.
Öte yandan hastanın ameliyata engel olabilecek ciddi kalp, akciğer veya karaciğer hastalıkları gibi durumları bulunmamalı ve psikolojik açıdan ameliyata ve sonrasındaki sürece uyum sağlayabileceğinden emin olunmalıdır.
Ameliyat Sonrası Nasıl Bir Yaşam Tarzı Değişikliği Gerekir?
Bir benzetmeyle açıklarsak, tüp mide ameliyatı motoru bozulmuş bir arabaya “sıfır kilometre” motor takmak gibidir. Ancak aracın bakımını düzenli yapmaz, benzinine dikkat etmez ve kötü yolları seçerseniz, kısa sürede tekrar sorunlarla karşılaşırsınız. İşte tüp mide ameliyatı da bu misaldeki “yeni motor” gibidir: Vücudunuzu yeni bir düzene sokar, ama bakım (yani yaşam tarzı değişikliği) size düşer.
Beslenme Düzeni
İlk 1 -2 Hafta: Genellikle sıvı ve püre ağırlıklı bir diyet uygulanır. Bu süreçte midenin iyileşmesi amaçlanır.
Sonraki Haftalar: Yavaş yavaş yumuşak gıdalara ve sonrasında katı gıdalara geçilir. Amaç hem yeterli proteini hem de vitaminleri alabilmek.
Uzun Vadede: Öğün sıklığının artırılması fakat öğünlerde alınan miktarın azaltılması önemlidir. Katı ve sıvı gıdaları aynı anda tüketmemek reflüyü ve rahatsızlık hissini azaltabilir.
Protein ve Vitamin Takviyeleri
Mide hacmi çok küçüldüğü için öğünlerden yeteri kadar protein ve mikrobesin (vitamin, mineral) almak zorlaşır. Bu yüzden protein tozları, vitamin hapları ve mineral destekleri gerekebilir. Özellikle B12 vitamini, demir, kalsiyum ve D vitamini eksikliğine dikkat edilmelidir.
Düzenli Egzersiz
Tüp mide ameliyatından sonraki dönemde en büyük yardımcılardan biri egzersizdir. Bu her gün yüksek tempolu koşu anlamına gelmeyebilir; düzenli yürüyüş, hafif tempolu kardiyo, yüzme veya sevilen bir spor dalıyla ilgilenmek hem kilo verme sürecine katkı sağlar hem de kas kütlesini korumaya yardımcı olur. Tüp mide ameliyatını bir “doğru beslenme ve egzersiz rehberi” ile taçlandırmak, uzun vadeli başarıda çok etkilidir.
Psikolojik Destek
Her ne kadar fiziksel bir işlem olsa da tüp mide ameliyatı ruhsal açıdan da önemlidir. Yeme alışkanlıkları, genellikle duygu durumuyla yakından ilişkilidir. Örneğin strese girince tatlılara koşma davranışı, ameliyat sonrasında da farklı şekillerde kendini gösterebilir. Kişinin bu tip davranış kalıplarını tanıması ve yönetmesi için psikolojik danışmanlık ya da psikoterapi almak oldukça faydalı olabilir.
Ameliyat Sonrası Beslenme: Neler Yenmeli, Nelerden Kaçınılmalı?
Bir market arabasını tıklım tıklım doldurmak yerine, gerçekten ihtiyacınız olanları küçük bir sepetle almak gibidir bu süreç. Mide kapasiteniz sınırlı olduğu için, tüketilen her lokmanın besin değerine dikkat etmek gerekir.
Sıvı ve Püre Aşamaları
Sıvılar: Sıcak çorbalar, şekersiz kompostolar, protein destekli içecekler, su, bitki çayları ön plandadır.
Püre Dönemi: Blendera atıp püre haline getirilmiş sebzeler, meyveler, yumuşak et, balık veya tavuk ürünleri tercih edilebilir.
Katı Gıdaya Geçiş
Protein Kaynakları: Yağsız et, balık, tavuk, hindi, yumurta ve baklagiller öncelikli olmalıdır.
Sebze ve Meyve: Lif alımını artırmak adına öğünlerin önemli bir kısmı sebze ve meyvelerden oluşabilir.
Tahıllar: Tam tahıllı ekmek, esmer pirinç, bulgur gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmeli; beyaz ekmek, beyaz pirinç gibi kan şekerini hızla yükselten gıdalara sınır getirilmelidir.
Kaçınılması Gerekenler
Şekerli Besinler: Tatlı, çikolata, şekerli içecekler hem dumping sendromu (mide bulantısı, çarpıntı vb.) riskini artırabilir hem de kilo kaybını sabote edebilir.
Yüksek Yağlı Yiyecekler: Kızartmalar ve paketli cips gibi ürünler gereksiz kalori yükü oluşturur.
Karbonatlı İçecekler: Gazlı içecekler midenin gerilmesine ve rahatsızlığa yol açabilir. Ayrıca şeker içerikleri yüksektir.
Alkol: Alkol kalori bakımından zengindir ve ayrıca mide tahrişine sebep olabilir.
Ameliyat sonrasında damak tadı değişiklikleri de sık görülen bir durumdur. Kişi eskiden sevdiği bazı besinlerden hoşlanmayabilir ya da daha önce itici gelen bazı tatlara ilgi duyabilir. Bu değişimler “normal” kabul edilir ve zamanla düzene oturur.
Tüp Mide Ameliyatının Sağlık Üzerindeki Etkileri Nelerdir?
Tüp mide ameliyatı geçirenler, yalnızca kilo kaybı yaşamazlar; aynı zamanda birçok sağlık göstergesindeki iyileşmeyi de deneyimlerler.
Tip 2 Diyabet ve Kan Şekeri Kontrolü
Obezite, tip 2 diyabetin başlıca tetikleyicilerinden biridir. Mide kapasitesinin küçülmesi ve hormonlardaki değişiklik, insülin direncinin azalmasına yardımcı olur. Hastaların önemli bir bölümünde, ameliyat sonrası ilk aylardan itibaren kan şekeri düzeylerinde belirgin bir toparlanma gözlenir. Bazıları ilaçlarını azaltır veya tamamen bırakabilir.
Yüksek Tansiyon ve Kalp-Damar Sağlığı
Aşırı kilo, kan basıncını (tansiyonu) yükseltir ve kalbin fazla çalışmasına neden olur. Tüp mide ameliyatının ardından kilo vermek, kalp-damar sistemini rahatlatır. Bu da tansiyonu düşürüp kalp sağlığını iyileştirebilir. Ayrıca kan yağları (trigliserit ve kolesterol) da genellikle daha sağlıklı seviyelere iner.
Uyku Apnesi ve Solunum Sorunları
Uyku apnesi, geceleri solunumun duraklaması ve tekrarlayan nefes açlığı atakları anlamına gelir. Kilo fazlalığı boğaz çevresindeki yumuşak dokuları kalınlaştırarak nefes yollarının daralmasına neden olur. Kilo kaybıyla birlikte bu doku kalınlığı azalır ve uyku apnesi tablosunda belirgin düzelme ya da tamamen iyileşme görülebilir.
Eklemler ve Hareket Kabiliyeti
Fazla kilo, diz, bel ve kalça eklemlerine gereksiz yük bindirir. Bu da özellikle dizlerde kireçlenme veya bel fıtığı sorunlarını tetikler. Tüp mide ameliyatıyla verilen kilolar, eklemlerdeki baskıyı azaltarak ağrı ve hareket kısıtlılığını hafifletir. Eklem protezi operasyonu düşünen hastaların bu ameliyat sonrası proteze ihtiyacı bazen ertelenebilir veya tamamen ortadan kalkabilir.
Psikolojik ve Sosyal Yaşam
Obezite, kişinin kendine güvenini zedeleyebilir, sosyal ortamlardan uzaklaşmasına yol açabilir. Kilo kaybı ve beraberinde gelen fiziksel hareketlilik artışı, bireyin sosyal yaşamdan keyif almasını, kendisiyle daha barışık hissetmesini sağlar. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta, ameliyatın psikolojik sorunları tek başına çözmeyeceğidir. Kişi, fazla kilolardan kurtulup aynada kendini farklı gördüğünde farklı sorunlarla yüzleşebilir. Bu nedenle psikolojik destek ameliyat sürecinin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
Uzun Vadeli Sonuçlar ve Dikkat Edilmesi Gerekenler
Tüp mide ameliyatının sonuçları genel olarak olumludur; ancak bu ameliyatın hiçbir zaman “tek seferlik” bir çözüm olduğunu düşündürmemelidir. Uzun vadede başarı sağlamak, ameliyat sonrası belirli kurallara uyum ve düzenli tıbbi takiple mümkündür.
Kilo Koruma Sorunu
Her ne kadar ameliyat midenin büyük kısmını çıkarsa da vücut zamanla yeni duruma uyum sağlayabilir. Eğer kişi eski yeme alışkanlıklarına döner, bol kalori alır ve hareketsiz kalırsa, kilo verme hızı yavaşlayabilir veya bir süre sonra kilo alımı yeniden başlayabilir. Bu yüzden beslenme düzeni ve egzersiz ömür boyu önemli konulardır.
Revizyon Ameliyatları
Nadir de olsa bazı hastalar, hedeflenen kilo kaybına ulaşamayabilir veya mide “tüp”ünün genişlemesi sebebiyle tekrar kilo alabilir. Bu durumda revizyon adı verilen ikinci bir bariyatrik cerrahi düşünülebilir. Örneğin tüp mide ameliyatı mide bypassı gibi başka bir yönteme dönüştürülebilir.
Düzenli Kontroller
Ameliyat sonrası ilk yıl, genellikle en hızlı kilo kaybının yaşandığı süreçtir. Bu dönemde kan değerlerini, vitamin ve mineral seviyelerini düzenli kontrol ettirmek gerekir. İlk yılın ardından da yılda en az bir defa olmak üzere takibi bırakmamak önemlidir.
Psikolojik Boyut: Tüp Mide Ameliyatı Ruh Halini Nasıl Etkiler?
Tüp mide ameliyatı bireylerin yalnızca fiziksel sağlığı üzerinde değil aynı zamanda ruhsal durumu ve sosyal ilişkileri üzerinde de güçlü bir etkiye sahiptir. Kilo vermek, kişinin kendine bakış açısını olumlu yönde değiştirebilir. Sırf dış görünüşteki değişimden dolayı iş veya sosyal çevredeki yaklaşımlar da farklılaşabilir.
Özgüvenin Artması: Kilo kaybı yaşayan kişilerde özgüvende gözle görülür bir artış olabilir. Daha rahat hareket edebilmek, istediği kıyafeti giyebilmek, sosyal ortamlara katılabilmek bir dizi olumlu duygu yaratır.
Kaygı ve Depresyon: Ameliyat öncesinde depresyon veya anksiyete bozukluğu olan kişilerde, kilo kaybı bu tabloyu hafifletebilir. Ancak bazen tam tersi de yaşanabilir. Kişi ameliyattan sonra beklediği kadar hızlı kilo veremezse veya yeni bedenine alışmakta zorluk çekerse “ameliyat işe yaramadı mı?” gibi kaygılar baş gösterebilir.
Bundan Sonra Hangi Adımları Atmalıyız?
Tüp mide ameliyatı günümüzde obeziteye karşı cerrahi düzeyde sunulan etkili çözümlerden biridir. Mide kapasitesini küçülterek kilo vermeyi hızlandırmasının yanı sıra metabolik değişiklikler ve hormon salınımındaki düzenlemelerle de obeziteye bağlı pek çok hastalığı hafifletir veya ortadan kaldırabilir. Ancak her tedavi yöntemi gibi, bu yöntemin de artıları ve eksileri vardır:
Artıları:
- Büyük oranda ve hızlı kilo kaybı
- İştah hormonlarının azalması
- Diyabet, hipertansiyon gibi eşlik eden hastalıklarda iyileşme
- Laparoskopik yöntemle hızlı toparlanma
- Bağırsak devamlılığının korunması
Eksileri:
- Geri dönüşü olmayan bir operasyon olması
- Ameliyat riskleri (kanama, enfeksiyon, kaçak vb.)
- Reflü ve besin eksiklikleri gibi uzun dönem riskler
- Eski alışkanlıklara dönüldüğünde tekrar kilo alımı
Bu ameliyatın yalnızca bir “araç” olduğu unutulmamalıdır. Aracı doğru şekilde kullanmak, düzenli bakım yapmak ve kurallara uymak kişiye düşer. Tüp mide ameliyatı kişiye eski, yıpranmış bir yolculuğun ardından yeni bir şans sunar. Bundan sonra o şansın nasıl değerlendirileceği ise kişinin elindedir.
Başarılı bir sonuç için aşağıdaki üçlü sacayağına dikkat etmek gerekir:
- Doktor, diyetisyen ve gerektiğinde psikolog ya da psikiyatrist ile düzenli kontroller.
- Sağlıklı, dengeli ve protein ağırlıklı bir diyet uygulamak, vitamin ve mineral takviyelerini ihmal etmemek.
- Günlük yaşamın içine düzenli fiziksel aktivite eklemek, kas kütlesini korumak ve kalori dengesini sağlamak.
Tüp mide ameliyatı uzun vadede kişinin hayatını dönüştürebilecek, birçok hastalıktan koruyabilecek ya da bu hastalıkların gerilemesini sağlayabilecek güçlü bir yöntemdir. Fakat ameliyatın etkisi, tıpkı bir toprağa ekilen tohum gibi iyi bakıldığında filizlenir, iyi beslenirse sağlam kökler salar. Başlangıçta sunduğu kolaylık, sürdürülebilir bir yaşam tarzı değişikliği ile birleştiğinde, gerçekten de “hayat değiştiren” bir deneyime dönüşebilir.
Dr. Toygar TOYDEMİR 1976 yılında doğdu. 1994 yılında Gaziantep Fen Lisesi’nden mezun oldu ve aynı yıl Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp eğitimine başladı. Altı yıllık tıp eğitimini bitirdikten sonra 2001-2006 yılları arası Genel Cerrahi İhtisasını yapacağı Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesine atandı. Erzurum Palandöken Devlet Hastanesinde mecburi hizmetini tamamladıktan sonra 2008-2009 yılları arası klinik şefliğini de üstlendiği Adana Asker Hastanesinde askerlik görevini tamamladı. Evli ve 2 çocuk babası olan Dr. Toygar Toydemir iyi derecede İngilizce ve orta derecede İtalyanca bilmektedir.