Mide Bandı (Mide Kelepçesi) Nedir, Nasıl Takılır? 

Mide Bandi Mide Kelepcesi Nedir Nasil Takilir Mide Bandı (Mide Kelepçesi) Nedir, Nasıl Takılır? 

Fazla kilolarıyla uzun yıllar mücadele etmiş çoğu kişi, diyet ve egzersizle başarılı sonuç alamadığında “cerrahi” müdahaleleri düşünebiliyor. Bu müdahaleler arasında geçmişte sık kullanılan ama günümüzde popülaritesi oldukça azalan ve neredeyse artık hiç tercih edilmeyen yöntemlerden (ekleyelim)biri de “mide bandı” veya halk arasında bilinen adıyla “mide kelepçesi”dir. Mide bandı, basitçe tarif etmek gerekirse midenin üst bölümüne bir “kelepçe” gibi takılan ve gıdaların hızlı şekilde aşağı kısma geçmesini engelleyen, böylece kişinin çabuk doyup az yemesini sağlayan bir cihazdı. 

Mide Bandı Tam Olarak Nedir ve Nasıl Çalışır?

mide bandı uygulaması
mide bandı uygulaması

Mide bandı, teknik olarak “laparoskopik ayarlanabilir mide bandı” şeklinde adlandırılır. “Laparoskopik” kelimesi, göbek çevresi veya karın bölgesinde açılan birkaç küçük delikten yapılan kapalı ameliyat yöntemini ifade eder. “Ayarlanabilir” kısmı ise bu bandın içindeki balon benzeri yapı sayesinde sıkılığı artırılıp azaltılabilmesidir. Mide bandı, temelde yumuşak, esnek bir silikon banttan oluşur. Dokularla uyumlu bir malzemedir; bir nevi hortum gibi düşünebilirsiniz, ancak bu hortumun içi boş ve şişirilebilir bir kısmı vardır. 

Bant, midenin hemen üst kısmına, yemek borusundan (özofagustan) sonraki giriş yerine yakın bir bölgede yerleştirilir. Amaç tıpkı bir kum saatinde dar boğazın oluşturduğu etki gibi, midenin üst tarafında küçük bir hazne (pouch) meydana getirmektir. Böylece küçük hazneye çabucak dolan gıdalar, kişiye erken doyma hissi verir. Yani bir nevi yemekte sadece birkaç lokma yiyip doymaya benzer bir durum yaratılır. 

Mide bandı uygulanan kişileri, “Büyük bir restorana girdiniz, önünüzde kocaman bir açık büfe var ama size sadece küçük bir tabak veriyorlar ve o tabağı da çok hızlı dolduramıyorsunuz,” benzetmesiyle anlatmak mümkündür. O küçük tabak dolunca beyniniz “Artık yeter, doydun.” sinyalini daha erken almaya başlar. Bu şekilde kişi, daha az yemeyle yetinebilmesi açısından avantajlı bir konuma gelir. Ancak tıpkı bu benzetmede olduğu gibi, hâlâ açık büfeyi gezebiliyor ama tabağınızı çabucak doldurup geçemiyorsunuz; hızınız kesiliyor ve midenizin üst kısmına gıdalar takılı kalabiliyor. 

Eskiden, bu sistemin çok büyük umutlar vaat ettiği düşünülüyordu. Çünkü diğer bazı obezite cerrahisi yöntemlerine göre (örneğin tüp mide veya bypass ameliyatları) daha az “kesme” ve “doku çıkarmayla” yapılan bir operasyondu. Ama zaman içerisinde ortaya çıkan komplikasyonlar ve yeterince başarılı olmayan uzun vadeli sonuçlar, bu yöntemin yıldızının sönmesine yol açtı. 

Mide Bandı Nasıl Takılır ve Bu Süreçte Neler Yaşanır?

Mide bandının takılması, genellikle laparoskopik yöntemle yapılır. Karın bölgesinde birkaç küçük delik açılır. Bu deliklerden biri, laparoskop (yani ucunda kamera olan ince bir tüp) için kullanılır. Diğer deliklerden ise cerrahi aletler sokulur. Cerrah, monitörden midenin görüntüsünü izleyerek bandı midenin üst bölümüne yerleştirir. Daha sonra bandın tüpü, cilt altında yerleştirilen bir “port” adı verilen küçük bir hazneye bağlanır. Bu port, dışarıdan dokunarak hissedilebilecek ama gözle görülmeyecek kadar derinde olan bir aparattır. 

Bu port aracılığıyla, ameliyattan sonra bandın sıkılığı ayarlanabilir. Örneğin kişi yeterince kilo veremiyorsa, porttan enjekte edilen serum miktarı artırılarak bandın daha sıkı hale gelmesi sağlanır. Böylece yemekler üst küçük haznede daha uzun süre kalır ve çok az miktar yedikten sonra tokluk hissi gelir. Tersi durumda, yani kişi çok çabuk doyuyor ama beslenme yetersizliği yaşıyorsa, bu kez porttan sıvı çekilerek bandın baskısı azaltılabilir. Bu işlem, küçük bir iğne yardımıyla yapılır ve nispeten basittir. Burada “arabanın lastiğinin havasını artırıp azaltmaya” benzer bir mantık söz konusudur. 

Operasyonun kendisi genellikle 1 saatten kısa sürer ve hasta aynı veya ertesi gün taburcu olabilir. Bu obezite cerrahisinin diğer yöntemlerine göre hastanede daha kısa kalma süresi anlamına gelmiş, bir dönem mide bandının “en az travmatik” yöntem olarak tanıtılmasına yol açmıştır. Ancak bu “hafif ameliyat” algısı, uzun vadede “zaten pek risk yokmuş” diye düşünmeye ve hastaların kontrolsüz şekilde beslenmeye devam etmesine ya da takip randevularını ihmal etmesine neden olabilmiştir. 

Neden Eskiden Bu Kadar Popülerdi, Şimdi Neden Çok Yapılmıyor?

Bir dönem mide bandı, sanki “hop diye takıldı, sorunlar çözüldü” şeklinde bir mucize olarak lanse edilmişti. Ameliyatın “daha az invaziv” oluşu, geri döndürülebilirliği (bandın çıkartılması durumunda midenin büyük ölçüde eski haline dönmesi), hızlı taburcu olma imkânı gibi nedenler bu popülerliği körükledi. Bunlar kulağa çok cazip geliyordu, çünkü mide kesilip biçilmiyor, bağırsaklar bypass edilmiyor, çok radikal müdahaleler yapılmıyor gibi algılanıyordu. 

Ancak zamanla yapılan çalışmalar ve hasta takipleri gösterdi ki mide bandı, uzun vadede beklenen etkin kilo kaybını her zaman sağlamıyor. Kimi hastalar başta kilo verse de birkaç yıl sonra bu kiloların bir kısmını geri alabiliyor. Daha önemlisi, “band kayması” (slippage), “erozyon” (bandın mide duvarını aşındırarak iç kısma geçmesi), port enfeksiyonları, sık sık ayar yapma ihtiyacı, yemek borusu genişlemesi gibi komplikasyonlar ciddi boyutlara ulaştı. Bu nedenle birçok hekim ve hasta, daha kalıcı ve daha etkili görünen tüp mide (sleeve gastrektomi) veya bypass gibi yöntemlere yönelmeye başladı. 

Günümüzde mide bandı hâlâ belli başlı merkezlerde uygulanabilir olsa da dünya genelinde popülerlik oranı çok düştü. Hatta birçok ülkede bu uygulamayı tamamen bırakmış cerrahlar ve hastaneler var. Sebebi çok net: Hasta bir ameliyat geçiriyor ama gerek tatmin edici kilo kaybı olmayışı, gerekse uzun dönemde karşılaşılabilecek risklerin artması sonucu toplam fayda/risk oranı düşüyor. 

Mide Bandının En Yaygın Riskleri ve Komplikasyonları Neler?

Mide bandı, teoride mideyi küçültmüyor, sadece yemek geçişini kısıtlıyor. Bu kulağa masum gibi gelebilir ancak pratikte birçok sorun ortaya çıkabilir: 

Band Kayması (Slippage) 

Zaman içinde, band midenin daha alt ya da üst kısmına doğru kayabilir. Bu durum içinden yemek geçişini anormal derecede kısıtlayabilir ya da bandın işlevini kaybetmesine neden olabilir. Kayma olursa, tekrardan cerrahi müdahale ile bandın düzeltilmesi veya çıkarılması gerekebilir. Band kayması bazen hastalarda ani kusma, karın ağrısı veya hiç geçmeyen mide bulantısı olarak kendini gösterir. 

Band Erozyonu 

Bu bandın mide duvarını aşındırarak iç kısma girmesi durumudur. Midenin dış yüzeyine yerleştirilen bir cihazın, zaman içinde mide duvarını delmesi şeklinde düşünebilirsiniz. Oldukça ciddi ve acil müdahale gerektiren bir komplikasyondur. Erozyon durumunda bazen hastanın ağrısı, ateşi veya enfeksiyon bulguları olabilir, bazen de sessiz sedasız bir endoskopi sırasında fark edilir. 

Port ve Tüp Sorunları 

Bandın şişirilebilmesi için cilt altına yerleştirilen port ve bu portu banda bağlayan bir tüp bulunur. Bu tüp bazen yerinden oynayabilir, sızıntı yapabilir veya enfeksiyon kapabilir. Bu durumda bandın ayarlanması yapılamaz hale gelebilir veya hasta enfeksiyon riskine maruz kalır. 

Yemek Borusu Genişlemesi (Özofagus Dilatasyonu) 

Mide bandı çok sıkıysa, kişinin tükettikleri yemek borusunda uzun süre bekleyerek burayı genişletebilir. Bu durum hem ağrılı olabilir hem de yutma güçlüğüne (disfaji) neden olabilir. Uzun vadede yemek borusunda fonksiyon bozukluklarına yol açabilir. 

Yetersiz Kilo Kaybı veya Kilo Geri Alımı 

Bazı hastalar, ilk dönemlerde kilo verseler bile, bandın ayarlarıyla çok sık oynamak gerekebileceği veya beslenme kurallarına uyulmaması durumunda tekrar kilo alabilir. Ayrıca “bandın üzerinden atıştırma” denilen bir durum da söz konusudur. Yani hasta, midenin üst kısmından yavaş yavaş akan gıdalarla, sık atıştırma yapıp totalde yine fazla kalori alabilir. Bu da yeterli kilo kaybını engeller. 

Genel Cerrahi Riskler 

Her cerrahi müdahalede olduğu gibi anestezi riskleri, kanama, enfeksiyon, organ yaralanmaları gibi durumlar bu operasyonda da mevcuttur. Laparoskopik yöntemle yapılsa bile tamamen risklerden arınmış değildir. 

Bu komplikasyonların bazıları ameliyatın hemen ertesinde, bazıları ise yıllar sonra çıkabilir. Örneğin band erozyonu, bazen 5-10 sene sonra bile ortaya çıkabilir. Bu durum hastanın uzun süre takibe gelmesini gerektirir. Fakat maalesef birçok hasta, ameliyattan bir süre sonra kontrolleri aksatmaya başlar. “Nasıl olsa her şey yolunda” diye düşünmek, bazen büyük sorunları gölgede bırakabilir. 

Mide Bandı Kime Uygulanırdı ve Şimdilerde Kimler Tercih Ediyor?

Eskiden obezite ameliyatı için kullanılan tüm kriterler, mide bandı için de geçerliydi: Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 40 ve üzeri olanlar veya 35 üzeri olup da tip 2 diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi gibi ek rahatsızlıkları olanlar aday olarak kabul ediliyordu. Ayrıca cerrahinin risklerini kaldırabilecek düzeyde genel sağlık durumu iyi olan diğer yöntemlerle yeterli kilo veremeyen ya da kaybettiği kiloyu geri alan hastalar değerlendirmeye alınıyordu. 

Ancak günümüzde, bu gruba giren hastalar dahi, mide bandı yerine daha fazla tercih edilen yöntemlere yönlendiriliyor. Bunun en büyük nedeni, diğer yöntemlerin (örneğin tüp mide, bypass) hem daha kalıcı hem de daha öngörülebilir sonuçlar vermesi. Dolayısıyla “Kimler tercih ediyor?” sorusunun yanıtı artık çok sınırlı. Bazı çok spesifik durumlar (örneğin ileri derecede riskli hastalarda, midesinde ciddi bir başka sorun olanlarda veya teknik sebeplerle diğer ameliyatlara uygun olmayanlarda) nadiren mide bandına yönelinmesi söz konusu olabilir. Ya da bazı hastalar “tamamen geri döndürülebilir” bir yöntem istediği ve tüm riskleri göze aldığı için ısrarcı olabilir. Gene de modern tıp pratiğinde bu sayı oldukça azdır. 

Mide Bandı Ameliyatının Ardından Hayat Nasıl Değişir?

Her obezite cerrahisi gibi, mide bandı da tek başına mucize değildir. Hastanın kilo vermesi için beslenme alışkanlıklarını kökten değiştirmesi, düzenli egzersiz yapması, psikolojik olarak da hazır olması gerekir. Mide bandı olan kişiler, özellikle ilk aylarda daha yumuşak ve sıvı ağırlıklı beslenmek zorundadır. Katı gıdalara geçiş süreci ise genelde yavaş yavaş olur. Küçük porsiyonlarla, yavaş ve iyi çiğneyerek yemeleri gerekir. 

Daha sonra her kontrole gittiklerinde, band ayarı tekrar yapılabilir. Bu süreçte kişinin “tokluk” ve “açlık” hissini iyi değerlendirmesi, hekimine geri bildirimde bulunması beklenir. Örneğin “Hocam, bir kaşık yiyorum tıkanıyorum” diyorsa band çok sıkı olabilir. “Yine eskiye yakın miktarlar yiyorum, kilo veremiyorum” diyorsa band daha da sıkılaştırılabilir. Bu ayarlamalar bazen ayda bir bazen 2-3 ayda bir yapılabilir. 

Burada şu benzetme yapılabilir: “Arabada yakıt tasarrufu sağlamak için gaz pedalına ne kadar bastığınız, vitesi doğru kullanıp kullanmadığınız, bakımları zamanında yaptırıp yaptırmadığınız önemlidir.” Mide bandı takılmış olmak, size sadece belirli bir sınır koyar; ancak o sınırı akıllıca kullanmazsanız veya sürekli band ayarınız bozuluyor, aşılıyorsa, uzun vadede fayda görmeniz güçtür. 

Mide Bandı Ameliyatı Sonrası Karşılaşılan En Sık Sorunlar Nelerdir?

Biraz önce komplikasyonlardan bahsettik, ancak ameliyat sonrası günlük hayatta daha sık karşılaşılan ufak tefek sorunlar da olabilir: 

Yutma Güçlüğü veya Sık Kusma: 

Eğer band fazla sıkı ayarlanmışsa, birkaç lokma yedikten sonra bile göğüs kafesi altında takılma hissi yaşanabilir. Bu da sık kusmaya neden olabilir. Sık kusma, hem yemek borusuna hem de bandın kendisine zarar verebilir. 

Reflü ve Mide Yanması: 

Bandın baskısı nedeniyle mide içeriği yemek borusuna geri kaçabilir. Bu da uzun süreli reflü atakları yaratabilir. 

Psikolojik Zorluklar: 

Kişi, daha önce alıştığı porsiyonlarda yemek yiyememenin baskısını psikolojik olarak hissedebilir. Ayrıca bazen “yemek yiyemiyorum, sosyal ortamlarda zorlanıyorum” yakınmaları da oluşabilir. Unutmayalım ki yeme alışkanlıkları, sosyal yaşamın da bir parçasıdır. Katı diyet kuralları, davetlerde veya aile yemeklerinde kişiyi zora sokabilir. 

Yetersiz Vitamin ve Mineral Alımı: 

Mide bandı, diğer bazı ameliyatlar gibi doğrudan bağırsakları devre dışı bırakmaz, dolayısıyla malabsorpsiyon (emilim bozukluğu) çok sık değildir. Ama çok az yemeye başlamak, protein, vitamin ve mineral açısından eksikliklere yol açabilir. Bu nedenle ek destek almak gerekebilir. 

Değişmeyen Yeme Alışkanlıkları: 

Band, üst hazneyi küçük tutuyor olsa bile kişi kalorisi yüksek ve hızlı “kaynaklara” yöneliyorsa (örneğin sıvı kaloriler, tatlılar, milkshake’ler, gazlı içecekler), gerçekte kilo vermede sorun yaşanabilir. Bu durumu “suyu sıkılmış sünger” örneğiyle açıklayabiliriz: Aslında midenin hacmi az gibi görünse de eğer yüksek kalorili sıvılarla bu hacmi dolduruyorsanız, kilo kaybı beklediğiniz gibi olmaz. 

Bu sorunlar hastanın yaşam kalitesini düşürebilir. Dolayısıyla ameliyat sonrası destek ekibiyle (diyetisyen, psikolog, hekim) sürekli iletişim halinde olmak çok önemlidir. “Sadece bir ameliyat oldum, sonrası kendiliğinden hallolur” diye düşünmek, çoğu zaman hüsranla sonuçlanır. 

Mide Bandı Yerine Hangi Alternatifler Gündemde?

Obezite cerrahisi günümüzde oldukça çeşitlendi. Mide bandının popülaritesinin düşmesinde en büyük pay sahibi olan iki yöntem tüp mide (sleeve gastrektomi) ve gastrik bypass ameliyatlarıdır. Ayrıca son yıllarda endoskopik yöntemler (mide balonu, endoskopik sleeve gibi) de gündemdedir. Kısa bir özet geçmek gerekirse: 

Tüp Mide (Sleeve Gastrektomi): Midenin yaklaşık %75-80’lik kısmının kesilerek çıkarılması işlemidir. Mide, uzun bir tüp şeklini alır. Kişi daha hızlı doyar ve aynı zamanda iştah hormonu ghrelin salgılayan mide dokusu azaldığı için açlık hissi de azalır. Kalıcı bir işlemdir, geri dönüşü zordur ancak kilo verme başarısı oldukça yüksektir. 

Roux-en-Y Gastrik Bypass: Midenin küçük bir kısmı yukarıda bir “cep” haline getirilir ve ince bağırsağın bir bölümü bu cebe bağlanır. Böylece hem mide hacmi küçülmüş olur hem de bağırsağın bir kısmı devre dışı bırakıldığından emilim azalır. Kilo kaybı etkili ve uzun sürelidir ancak vitamin-mineral eksikliği riski gibi ek takipler gerektirir. 

Endoskopik Yöntemler (Mide Balonu, Endoskopik Sleeve vb.): Cerrahiye göre daha az invazivdirler. Mideye balon yerleştirilerek bir hacim kaplanması sağlanır veya dikişlerle mide içi büzülebilir. Kilo verme potansiyeli vardır ama genelde tüp mide veya bypass kadar etkili değildir. Avantajları ise bazen tamamen geri dönüşümlü olmaları ve ameliyat kadar ağır riskler taşımamalarıdır. 

Bu yöntemler mide bandına kıyasla daha başarılı kilo verme sonuçları veya daha düşük komplikasyon oranları nedeniyle tercih edilmektedir. Elbette bunların da kendi içinde riskleri ve hastanın dikkat etmesi gereken hususlar bulunur. Dolayısıyla her yöntemin artısı ve eksisi değerlendirilip kişiye en uygun seçenek belirlenmelidir. 

Mide Bandını Çıkarttırmak veya Ayarlatmak Kolay mıdır?

Mide bandı takıldıktan sonra, hastanın bu bandla yaşaması amaçlanır. Ama bazen işler yolunda gitmez ve bandın çıkarılması veya değiştirilmesi gündeme gelebilir. Bandın çıkarılması da yine laparoskopik olarak yapılır. Bazı durumlarda band, mide dokusuyla sıkı bir yapışıklık oluşturmuş olabilir; o zaman işlem zorlaşabilir. Ayrıca bandın içeride sebep olduğu deformiteler (örneğin band kayması, erozyon vb.) varsa, cerrahi ekip bu hasarları onarmak zorunda kalabilir. 

Ayarlama işi ise göreceli olarak daha basittir. Cilt altındaki portun üzerine özel bir iğneyle girilir ve bandın içindeki sıvı miktarı artırılır veya azaltılır. Bu ameliyatsız bir işlemdir ve hasta çoğu zaman aynı gün işine veya evine dönebilir. Tabii bu ayarlamalar, bazen aylarca, bazen yıllarca düzenli olarak tekrar edilebilir. 

Buradaki kritik konu, band ayarını doğru zamanda, doğru şekilde ve düzenli takipler eşliğinde yaptırmaktır. Ayar yapılmazsa ya da çok nadir yapılırsa ya aşırı sıkılık ya da aşırı gevşeklik sorunu yaşanır. Her ikisi de kilo verme sürecini olumsuz etkiler ve komplikasyon risklerini artırır. 

Zaten Mide Bandı Olanlar Ne Yapmalı?

Hâlihazırda mide bandı ile yaşayan ve düzenli takip altında olmayan hastalar, mutlaka bir obezite cerrahisi merkezine başvurmalı ve durumlarını kontrol ettirmelidir. Çünkü bir dönem çok popüler olduğu için bu ameliyatı olan ama sonra takiplere gitmeyen oldukça fazla insan var. Belki bandta kayma olmuş, belki portta sızıntı var, belki de kişi aslında bu bandla istediği kiloya hâlâ erişememiş ama banddan habersiz yaşamına devam ediyor. 

Eğer bandtan memnunsanız, ciddi komplikasyon yaşamıyorsanız ve kilo kontrolünüzü sağlamışsanız, hekiminiz de onay veriyorsa devam edebilirsiniz. Ancak “Band beni çok zorluyor, sürekli kusuyorum, yemek yerken canım yanıyor” diyen, “Kilo veremiyorum” diyen veya “Bandın kaydığından şüpheleniyorum” diyenler muhakkak değerlendirmeye alınmalıdır. Gerekirse bandın çıkarılması, başka bir obezite cerrahisi yöntemine geçiş yapılması veya sadece diyetle takibe devam edilmesi seçenekleri gözden geçirilebilir. 

Bu Ameliyatı Düşünenler Nelere Dikkat Etmeli?

Günümüzde mide bandını düşünenler oldukça azalmış olsa da yine de “Ben kesim istemiyorum, geri dönüşümlü olsun istiyorum” gibi düşüncelerle talep edenler olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken noktalar: 

Realistik Beklentiler: 

Mide bandı, diğer yöntemlere göre daha az kilo kaybı sağlayabilir veya uzun vadede kilo geri alımı yaşanabilir. Bunun farkında olmak gerekir. 

Düzenli Takip ve Ayarlama Gerekmesi: 

Bu cerrahi, ameliyat sonrasında sık kontrol ve ayar seansları gerektirir. Bu randevulara gidemeyecekseniz ya da gitseniz bile size yük gibi gelecekse, başarı şansınız düşecektir. 

Komplikasyon Riskleri: 

Band kayması, erozyon, enfeksiyon gibi komplikasyonların varlığı göz önünde bulundurulmalı. “Az kesim var, dolayısıyla daha az risk var” diye düşünmek hatalı olabilir. 

Alternatifleri Öğrenmek: 

Mide bandı yaptırmadan önce, mutlaka diğer obezite ameliyatları ve hatta endoskopik uygulamalar hakkında bilgi almak önemlidir. Cerrahınızın size neden bandı önerdiğini veya neden diğer yöntemlerin sizin için daha uygun olup olmadığını detaylıca sormak ve öğrenmek önemlidir. 

Yaşam Tarzı Değişikliğine Hazır Olmak: 

Bu ameliyattan sonra da kaçınılmaz şekilde beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmeniz gerekecektir. Aksi halde bandın etrafından dolanarak yine fazla kalori alabilirsiniz. 

Kilo Verme Ameliyatları Genel Olarak “Kolay Çözüm” mü?

Mide bandı örneğinden de görüyoruz ki hiçbir obezite cerrahisi “kolay bir çözüm” değildir. Her birinin kendi riskleri, hastadan beklenen sorumlulukları ve uzun vadeli yan etkileri olabilir. Bazı insanlar “E hadi ameliyat olayım, tüm dertler bitsin” mantığıyla hareket edebiliyor ama gerçek böyle değil. Ameliyattan sonra da kişinin aktif çaba göstermesi, yeme düzenini kökten değiştirmesi, egzersiz yapması, psikolojik destek alması gibi birçok faktör devreye girer. 

Bunu “sihirli değnek” gibi görmek, ameliyat sonrasında “Neden hâlâ istediğim kiloya inemedim?” hayal kırıklıklarıyla sonuçlanabilir. Ayrıca bedeninize yapılan her cerrahi müdahalenin kısa veya uzun vadede bir bedeli vardır. Dolayısıyla obezite cerrahisi düşünüyorsanız bunu, yaşam tarzı değişikliğinin bir parçası olarak uzmanlarla birlikte ve bütüncül bir yaklaşımla değerlendirmeniz gerekir. 

Sonuç Olarak Neler Söyleyebiliriz?

Mide bandı (mide kelepçesi), bir dönem obeziteyle mücadelede çok revaçta olsa da artık pek çok nedenden dolayı günümüzde nadiren tercih edilen bir yöntem haline gelmiştir. Bu nedenlerin başında, diğer cerrahi uygulamalara kıyasla uzun vadeli kilo kontrolünde bekleneni karşılayamaması ve komplikasyon oranlarının yüksekliği gelir. Band kayması, erozyon, enfeksiyon, yetersiz kilo kaybı veya kilo geri alımı gibi sorunlar, pek çok hastayı ve hekimi daha farklı yöntemler aramaya itmiştir. 

Elbette “Bu yöntem hiç yapılmıyor” demek doğru değildir; belirli endikasyonlarla hâlâ uygulanma alanı vardır. Ancak güncel kılavuzlar, çoğunlukla tüp mide veya bypass gibi daha etkin görülen ameliyatlardan yana ağırlık vermektedir. Eğer hâlihazırda bir mide bandınız varsa ve yıllardır kontrolünü yaptırmadıysanız, mutlaka bir uzmana görünmeniz akıllıca olur. Bandla yaşamak, periyodik ayarlamalar ve yaşam tarzı değişiklikleri gerektirir. Eğer bunları yapmazsanız, karşınıza çıkan komplikasyonları fark etmeniz geç olabilir. 

Ameliyat ne olursa olsun, sağlık yolculuğunda en önemli unsur, beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi, düzenli hareket ve egzersiz, psikolojik destek ve uzun vadeli bir tedavi planına uyum sağlamaktır. Unutmayın hiçbir cerrahi müdahale tüm sorunları tek başına sihirli bir şekilde çözmez. Bu nedenle obezite cerrahisi olsun veya olmasın, her zaman dengeli beslenmenin, yeterli uyku ve düzenli egzersizin, stresten uzak durma çabalarının önemi büyüktür. 

Sonuç olarak mide bandı ameliyatı geçmişte yaşadığı “parlak döneminin” ardından pek çok kişinin yüzünü güldüremediğinden dolayı gözden düştü. Bugün, benzer bir endikasyonla hekime başvuran hastalara çoğunlukla farklı seçenekler öneriliyor. Ancak “mide bandı”nın hikâyesi, obezite cerrahisinin sürekli geliştiğini ve tıbbın daima yeni ve daha iyi yöntemler arayışında olduğunu göstermesi açısından önemlidir. İlerleyen dönemde belki yepyeni teknolojiler veya bambaşka yöntemler gündeme gelecek. Şimdilik, bandın yerini daha güvenilir ve başarılı yöntemler almış gibi görünüyor. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir