2020 yılında Genel Cerrahi Profesörü unvanını aldı. Reflü ve obezite cerrahisi alanlarında yoğun deneyime sahip olan Dr. Toydemir, çalışmalarına bu alanlarda devam etmektedir.Tüp Mide Ameliyatı fiyatları, tedavi süreci, sonrası dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili yazımızın devamını okuyabilirsiniz.
Tüp mide ameliyatı obezite tedavisinde etkili bir cerrahi yöntem olarak dikkat çeker. Laparoskopik teknikle uygulanan bu işlemde midenin %75-85’i çıkarılarak geriye muz şeklinde bir tüp mide bırakılır. Hem mide hacminin küçülmesi hem de iştahı artıran ghrelin hormonunun üretiminin azalması sayesinde hastalar daha az yemek yiyerek doyabilir. Ameliyat sonrası hastaların fazla kilolarının %80’ini kaybetmesi mümkündür. Ancak bu prosedürün gastroözofageal reflü hastalığı besin eksiklikleri ve nadiren sızıntılar gibi potansiyel riskleri de bulunmaktadır. Tüp mide ameliyatı uygun hastalarda kilo kontrolü ve yaşam kalitesinin artırılmasında etkili bir seçenektir.
Amaç
Mide hacmini küçülterek kilo kaybı sağlamak; obeziteye bağlı sağlık sorunlarını azaltmak veya ortadan kaldırmak.
Uygulama Şekli
Genel anestezi altında laparoskopik yöntemle midenin büyük bir kısmının çıkarılması. Kalan mide tüp şeklinde yeniden şekillendirilir.
Uygunluk Kriterleri
Vücut kitle indeksi (VKİ) ≥ 40 veya VKİ ≥ 30- 35 olup obeziteye bağlı ciddi sağlık sorunları (diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi gibi) olan kişiler.
– Hormonal değişiklikler sayesinde iştahın azalması.
– Diyabet ve hipertansiyon gibi eşlik eden hastalıkların iyileşme veya hafifleme olasılığı.
– Gıdaların sindirim sistemindeki gidiş yolunda anatomik bir değişilkik yapılmaz.
Dezavantajlar
– Geri döndürülemez bir işlemdir.
– Vitamin ve mineral eksiklikleri oluşabilir, uzun süreli takip ve takviye gerekebilir.
Sonrası Beslenme
Ameliyattan sonra sıvı, püre ve yumuşak gıdalardan başlayarak aşamalı bir diyet uygulanır. Uzun vadede sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı geliştirilmelidir.
Fiziksel Aktivite
İlk birkaç hafta hafif egzersizler önerilir. Tam iyileşme sonrası düzenli fiziksel aktivite gereklidir.
Takip Süreci
Düzenli doktor kontrolleri, kan testleri ve diyetisyen desteği gereklidir.
Tüp mide ameliyatı modern bariyatrik cerrahinin temel taşlarından biri haline gelmiştir. İlk kez 20. yüzyılın sonlarında duodenal switch ve biliopankreatik diversiyon (BPD-DS) gibi kompleks bariyatrik prosedürlerin bir parçası olarak uygulanmıştır. Bu prosedürlerde mide hacmi önemli ölçüde azaltılarak tüp şeklinde bir yapı oluşturulmuş böylece hem kısıtlayıcı hem de metabolik etkiler elde edilmiştir. Mide hacminin küçültülmesi yiyecek alımını sınırlandırırken pylorus’un (mide çıkışında ki kapakcık) korunması normal mide boşalmasını devam ettirerek dumping sendromu riskini azaltmayı hedeflemiştir.
Bağımsız bir cerrahi yöntem olarak tüp mide ameliyatı 2000’li yılların başlarında gelişmiştir. İlk aşamada aşırı obez ve cerrahi riski yüksek hastalarda Roux-en-Y gastrik bypass gibi daha karmaşık prosedürlere hazırlık amacıyla iki aşamalı bir yaklaşımın ilk adımı olarak kullanılmıştır. Bu süreçte tüp mide ameliyatı hastanın kilo kaybetmesini sağlayarak ikinci aşama cerrahiler için riskleri azaltmayı amaçlamıştır. Ancak birçok hasta yalnızca tüp mide ameliyatı ile tatmin edici kilo kaybı ve komorbiditelerde iyileşme yaşamış bu durum ikinci bir cerrahi ihtiyacını ortadan kaldırmıştır.
İlk laparoskopik tüp mide ameliyatı (LSG) 1999 yılında Dr. Michel Gagner tarafından gerçekleştirilmiştir. Laparoskopik cerrahi hastaların daha hızlı iyileşmesi ağrının azalması ve hastanede kalış sürelerinin kısalması gibi avantajlar sunmuştur. 2002 yılında Dr. Gagner’in Uluslararası Obezite ve Metabolik Hastalıklar Cerrahisi Federasyonu (IFSO) toplantısında sunduğu LSG vakaları tüp mide ameliyatının bilimsel camiada kabul görmesine önemli bir katkı sağlamıştır.
2012 yılında Amerikan Metabolik ve Bariyatrik Cerrahi Derneği (ASMBS) tüp mide ameliyatını primer bir bariyatrik prosedür olarak kabul etmiştir. Bu karar tüp mide ameliyatının güvenliği etkinliği ve metabolik iyileşmeler üzerindeki kanıtlarla desteklenmiştir. Geçtiğimiz yıllarda cerrahi tekniklerde yapılan iyileştirmeler komplikasyonları azaltmış ve prosedürün uzun vadeli başarısını artırmıştır. Ancak gastroözofageal reflü ve kilo alımı gibi sorunlar hasta seçimi ve tedavi stratejileri üzerine daha fazla çalışmayı gerektirmektedir.
Tüp Mide Ameliyatı Kimler İçin Uygundur?
Tüp mide ameliyatı obezite ile mücadelede etkili bir cerrahi yöntemdir ve bu prosedürün uygunluğu hastanın bireysel sağlık durumu ve ihtiyaçlarına göre belirlenir. Genellikle cerrahi adaylarının belirlenmesinde Vücut Kitle İndeksi (VKİ) temel bir kriterdir.
Şiddetli obezite (VKİ ≥40 kg/m²) kategorisinde yer alan bireyler obeziteye bağlı ciddi sağlık riskleri nedeniyle ameliyat için uygun kabul edilir. Bu hastalarda tüp mide ameliyatı yaşam kalitesini artırabilir ve obeziteyle ilişkili hastalıkların yönetiminde önemli faydalar sağlayabilir.
Orta düzey obezite (VKİ 35-39.9 kg/m²) olan ve tip 2 diyabet, hipertansiyon, obstrüktif uyku apnesi gibi komorbiditelere sahip hastalar da cerrahi adayları arasındadır. Bu gruptaki hastalarda tüp mide ameliyatı bu hastalıkların iyileşmesi veya remisyona girmesi açısından önemli bir potansiyel taşır. Örneğin kilo kaybıyla birlikte glisemik kontrolün iyileşmesi kan basıncının düşmesi ve uyku apnesinin gerilemesi beklenebilir.
Hafif obezite (VKİ 30-34.9 kg/m²) grubunda olup metabolik sendrom veya kötü kontrol edilen tip 2 diyabet gibi sorunları olan hastalarda cerrahinin faydaları yeni çalışmalarla ortaya konmaktadır. Ancak bu grupta cerrahi karar dikkatle değerlendirilmelidir. Hastanın genel sağlık durumu metabolik bozukluklarının ciddiyeti ve cerrahinin olası riskleri göz önüne alınarak bireyselleştirilmiş bir yaklaşım benimsenir.
Tüp mide ameliyatı genellikle diyet fiziksel aktivite ve farmakoterapi gibi konservatif yöntemlerle başarılı kilo kaybı elde edemeyen hastalarda uygulanır. Bunun yanında cerrahi adayı olarak değerlendirilen bireylerin yaş psikolojik durum ve beslenme alışkanlıkları gibi ek faktörler de dikkate alınmalıdır. Ergenlerde bile ciddi obezite ve ilişkili hastalıklar varsa kapsamlı bir değerlendirme sonrası cerrahi düşünülebilir.
Tüp Mide Ameliyatı hakkında detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!
Tüp mide ameliyatı obezite tedavisinde etkili bir cerrahi yöntem olsa da bazı hastalar için uygun olmayabilir. Bu durumu belirleyen faktörler ameliyatın etkinliğini azaltabilecek veya komplikasyon risklerini artırabilecek çeşitli tıbbi ve psikolojik durumlardan kaynaklanır. Ameliyat öncesinde bu durumların dikkatlice değerlendirilmesi hastaların güvenliği ve cerrahi sonuçların başarısı için hayati önem taşır.
Şiddetli Kardiyovasküler Hastalıklar
İleri derecede kalp yetmezliği veya ciddi koroner arter hastalığı gibi durumlar cerrahi sırasında ciddi komplikasyon riskleri taşır. Cerrahinin getirdiği stres bu hastalarda kalp krizi veya aritmi gibi sorunlara yol açabilir. Bu hastalar için kapsamlı bir kardiyolojik değerlendirme şarttır ve cerrahi olmayan yöntemler daha uygun olabilir.
Kontrolsüz Psikiyatrik Bozukluklar
Major depresyon şizofreni veya ciddi anksiyete gibi tedavi edilmemiş psikiyatrik bozukluklar ameliyat sonrası gerekli yaşam tarzı değişikliklerine uyumu zorlaştırabilir. Ameliyat öncesinde psikiyatrik durumların stabilizasyonu kritik öneme sahiptir.
Madde Bağımlılığı
Aktif madde bağımlılığı ameliyat sonrası iyileşmeyi ve diyet değişikliklerine uyumu olumsuz etkiler. Bu durumdaki bireylerin ameliyat öncesi rehabilitasyon programlarına katılması gerekir.
Koagülopati
Kanama bozukluğu olan veya antikoagülan tedavi gören hastalarda ameliyat sırasında ve sonrasında kanama riskleri yüksektir. Bu risklerin yönetimi için detaylı bir planlama gereklidir.
Beslenme Yetersizlikleri ve Uyumsuzluk
Şiddetli beslenme yetersizlikleri ve postoperatif bakıma uyum sağlayamama ameliyatın başarı oranını olumsuz etkiler. Cerrahi sonrası düzenli takip ve diyet uyumu sağlanamıyorsa ameliyat önerilmez.
Tüp Mide Ameliyatı Nasıl Yapılır?
Tüp mide ameliyatı laparoskopik cerrahi teknikle gerçekleştirilen bir obezite tedavi yöntemidir ve uzman bir ekip tarafından dikkatli bir planlama ve uygulama gerektirir. İşlem genel anestezi altında başlar.Cerrah genellikle hastanın bacakları arasında konumlanırken yardımcı ekip yanlarda çalışır.
Cerrahi sürecin ilk aşaması trokarların (ameliyat aletlerinin karın içerisine girmesini sağlayan 5- 12 mm genişlikteki cihazlar). yerleştirilmesiyle başlar. Laparoskop ve operasyonel aletlerin kullanılabilmesi için genellikle beş port oluşturulur. Mide ve çevresindeki yapıları net bir şekilde görüntülemek için karaciğerin sol lobu özel bir retraktörle kaldırılır.
İlk cerrahi müdahale pylorusa (mide bitiş noktası) yakın büyük kavis bölgesinden başlar. Gastroepikloik ligamenti dikkatlice kesilerek kısa mide damarları bağlanır ve mide diyaframın sol kirişine kadar mobilize edilir. Bu işlem sırasında varsa hiatal fıtık da değerlendirilir ve posterior kruroplastik yöntemiyle onarılır. Bu ameliyat sonrası gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) riskini azaltır.
Ameliyat sırasında mide tüpü oluşturmak için bir bougie kalibratörü kullanılır. Kalibratör mideye paralel olarak yerleştirilir ve uygun çapın sağlanmasını garanti eder. Daha sonra mide lineer stapler cihazları kullanılarak bougie’ye paralel biçimde kesilir. Kesilen mide bölümükarın dışına çıkarılır.
İşlem sırasında stapler hattında kaçak testi yapılır. Metilen mavisi boyası veya hava kullanılarak herhangi bir sızıntı olup olmadığı kontrol edilir. Kanama kontrolü sağlandıktan sonra trokarlar dikkatlice çıkarılır ve büyük yara alanları fıtık oluşumunu önlemek için kapatılır. Ameliyat sonlandırıldığında deri kesileri estetik cerrahi dikişlerle kapatılır
Tüp Mide Ameliyatının Yan Etkileri Nelerdir?
Tüp mide ameliyatı obezite tedavisinde etkili bir yöntem olsa da hem erken hem de geç dönemde bazı yan etkiler ve komplikasyonlar görülebilir. Erken dönemde dikiş hattı sızıntıları, kanama, venöz tromboemboli (VTE) ve enfeksiyonlar olası sorunlardır. Dikiş hattındaki sızıntılar peritonit ve sepsis gibi yaşamı tehdit eden durumlara neden olabilir ve acil cerrahi müdahale gerektirebilir. Kanama ise hastaların %2-4’ünde görülebilir ve ciddi vakalarda kan transfüzyonu ya da yeniden operasyon gerektirebilir. Ayrıca kan pıhtıları oluşarak pulmoner emboliye yol açabilir ve bu da hayatı tehdit eden acil bir durumdur. Enfeksiyonlar ise yara bölgesinde apselere neden olabilir ve antibiyotik tedavisi veya cerrahi drenaj gerektirebilir.
Geç dönemde en sık karşılaşılan komplikasyonlar gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) besin eksiklikleri ve gastrik stenozdur. GERD mide asidinin yemek borusuna geri kaçmasına bağlı olarak mide ekşimesi ve yanma hissi yaratabilir. Besin eksiklikleri özellikle B12 vitamini, demir, D vitamini ve kalsiyum eksikliği şeklinde görülebilir. Gastrik stenoz ise midenin daralmasıyla birlikte yiyecek intoleransı ve kusmaya yol açabilir genellikle endoskopik dilatasyon veya cerrahi revizyon gerektirir. Bunun yanı sıra kilo geri alımı, psikolojik etkiler ve kemik sağlığında bozulma gibi sorunlar da uzun dönemde görülebilir.
Tüp Mide Ameliyatı Ne Kadar Başarılı?
Tüp mide ameliyatı (sleeve gastrektomi) obezite tedavisinde etkili bir cerrahi yöntemdir ve başarı oranları kilo kaybı ve eşlik eden hastalıkların iyileşmesi açısından değerlendirilmektedir. Bu ameliyat midenin büyük bir kısmının çıkarılmasıyla hem mide hacmini küçültür hem de iştah hormonları üzerinde etkili olur. Bu sayede hastaların hem gıda alımları azalır hem de uzun vadede kilo kontrolü sağlanabilir.
Kilo Kaybı Başarısı:
Tüp mide ameliyatı hastaların büyük bir kısmında etkili kilo kaybı sağlar. Araştırmalar ameliyat sonrası hastaların ilk birkaç yıl içinde fazla kilolarının %80’ini kaybedebildiğini göstermektedir. Örneğin; 80 kg olması gereken biri 180kg ise kişinin 100 kg fazlası vardır ve tüp mide ameliyatı ile yaklaşık 80 kg verebilir. Bir sistematik inceleme tüp mide ameliyatı sonrası ortalama toplam kilo kaybı oranını (%TWL) %24,4 olarak bildirmiştir. Bu oran bireysel değişkenlikler gösterse de hastaların çoğunluğunda uzun vadeli kilo kaybını destekleyen verilerle uyumludur. Ancak zamanla bir miktar kilo geri alımı görülebilir. Uzun dönem takip çalışmalarında bazı hastaların %30’a varan bir oranla ek cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyduğu tespit edilmiştir.
Eşlik Eden Hastalıkların İyileşmesi:
Obeziteye bağlı tip 2 diyabet (T2DM) ve hipertansiyon (HTN) gibi eşlik eden hastalıkların iyileşmesinde tüp mide ameliyatının etkisi büyüktür. T2DM için iyileşme oranları %60-80 arasında değişirken HTN hastalarının yaklaşık %41’inde kan basıncı kontrolü sağlanmıştır. Ameliyatın bu hastalıklara etkisi Roux-en-Y gastrik bypass (RYGB) gibi diğer bariyatrik cerrahilerle karşılaştırılabilir düzeydedir. Bununla birlikte tüp mide ameliyatı sonrası gastroözofageal reflü (GERD) insidansı daha yüksek olabilir bu da yaşam kalitesini etkileyebilir.
Yaşam Kalitesi ve Ölüm Oranı:
Kilo kaybı ve eşlik eden hastalıkların kontrolü tüp mide ameliyatı geçiren hastaların yaşam kalitesini artırır. Fiziksel hareketlilik özgüven ve genel sağlık algısı iyileşir. Ayrıca ameliyat sonrası tüm nedenlere bağlı ölüm oranlarının %59’a kadar azalması tüp mide ameliyatının yaşam süresi üzerindeki olumlu etkisini göstermektedir. Tüp mide ameliyatına bağlı ölüm oranı binde 4 dür.
Tüp Mide Ameliyatına Nasıl Hazırlanılır?
Tüp mide ameliyatı öncesinde kapsamlı bir hazırlık süreci cerrahinin başarı oranını artırmak ve komplikasyon risklerini en aza indirmek için kritik öneme sahiptir. Bu süreç tıbbi değerlendirmeler yaşam tarzı değişiklikleri ve hasta eğitimi gibi bir dizi önemli adımı içerir.
Ameliyat öncesinde hastanın genel sağlık durumu detaylı bir şekilde incelenmelidir. Tıbbi geçmiş ve eşlik eden hastalıkların değerlendirilmesi diyabet hipertansiyon veya uyku apnesi gibi durumların yönetilmesine olanak sağlar. Laboratuvar testleri vitamin ve mineral seviyelerindeki eksiklikleri belirlemek ve gerektiğinde müdahale etmek için gereklidir. Ayrıca karaciğer ve böbrek fonksiyonları gibi temel organların durumu da kontrol edilmelidir. Görüntüleme çalışmaları safra taşları veya hiatal fıtık gibi cerrahi sırasında müdahale gerektirebilecek durumların tespit edilmesine yardımcı olur.
Beslenme danışmanlığı cerrahi öncesinde beslenme eksikliklerinin düzeltilmesi ve sağlıklı alışkanlıkların kazandırılması için gereklidir. Ayrıca psikolojik değerlendirme yeme bozuklukları veya depresyon gibi durumların cerrahi sonrası iyileşmeyi etkileyebileceği göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Bu değerlendirme hastanın ameliyat sonrası yaşam tarzı değişikliklerine uyum sağlamasında önemli bir rol oynar.
Hastaların ameliyat öncesinde belirli yaşam tarzı değişikliklerine uyum sağlaması gerekir. Düşük kalorili bir diyet uygulaması karaciğerin küçülmesine ve cerrahinin daha güvenli hale gelmesine yardımcı olabilir. Sigaranın bırakılması ve alkol alımının sınırlandırılması iyileşme sürecini destekler. Ayrıca düzenli fiziksel aktivite teşvik edilerek kardiyovasküler sağlık artırılabilir ve kilo kaybı kolaylaştırılabilir.
Ameliyatın süreci potansiyel riskleri ve gereklilikleri hakkında hastalara kapsamlı bilgi verilmelidir. Bu eğitim ameliyat sonrası beklentilerin gerçekçi bir şekilde yönetilmesine yardımcı olur. Diyet düzenlemeleri porsiyon kontrolü ve destek sistemlerine yönlendirme hastaların hem fiziksel hem de duygusal olarak hazırlıklı olmasını sağlar.
Tüp Mide Ameliyatı Sonrası Bakım Nasıl Olmalı?
Tüp mide ameliyatı yalnızca cerrahi bir müdahale değil aynı zamanda yeni bir yaşam tarzına adım atmanın başlangıcıdır. Ameliyat sonrası süreçte dikkat edilmesi gereken noktalar hem ameliyatın başarısını artırmak hem de hastanın sağlıklı bir şekilde iyileşmesini sağlamak açısından hayati önem taşır. Bu süreç beslenme düzeni fiziksel aktivite düzenli tıbbi takip potansiyel komplikasyonların yönetimi ve psikolojik destek gibi birden fazla unsuru içerir.
Ameliyat sonrasında mide dokusunun iyileşmesini desteklemek için hastalar genellikle şeffaf sıvı diyetle başlar. Ardından sırasıyla tam sıvılar püre haline getirilmiş gıdalar ve yumuşak katı gıdalar aşamalı olarak diyetlerine eklenir. Son olarak normal dokulu gıdalara geçilir. Bu geçiş süreci midenin yeni yapısına adapte olmasını sağlamak ve komplikasyonları önlemek amacıyla planlanmıştır. Küçük ve sık öğünlerle beslenmek yiyecekleri iyice çiğnemek ve yüksek şeker veya yağ içeren gıdalardan kaçınmak önemlidir.
Mide hacminin küçülmesi nedeniyle vitamin ve mineral eksikliklerinin önlenmesi için belli bir süreliğine takviye kullanımı gerekebilir. Multivitaminler kalsiyum-D vitamini B12 vitamini ve demir yaygın olarak önerilen takviyeler arasındadır. Düzenli kan testleriyle bu seviyelerin izlenmesi olası eksikliklerin erken tespiti için kritik önemdedir.
Hafif yürüyüşlerle başlayan fiziksel aktiviteler iyileşme sürecinde kan dolaşımını artırır ve kilo kaybını destekler. Zamanla aerobik egzersizler ve kas güçlendirme çalışmalarıyla fiziksel aktivite artırılabilir. Egzersiz programları bireyselleştirilerek hastanın ihtiyaçlarına uygun hale getirilmelidir.
Ameliyat sonrası düzenli doktor kontrolleri kilo kaybı sürecinin izlenmesi beslenme durumunun değerlendirilmesi ve komplikasyonların erken teşhis edilmesi için gereklidir. Olası komplikasyon belirtileri hakkında hastalar bilgilendirilmeli ve gerektiğinde hızlı müdahale sağlanmalıdır.
Sıkça Sorulan Sorular
Tüp mide ameliyatı hangi hastalar için uygundur?
Tüp mide ameliyatı, genellikle vücut kitle indeksi (VKİ) 40’ın üzerinde olan veya VKİ’si 35’in üzerinde olup diyabet, hipertansiyon gibi obeziteye bağlı sağlık sorunları yaşayan bireylere önerilmektedir. Ayrıca 2022’de güncellenen kılavuzlara göre, VKİ’si 35’in üzerinde olan, sağlık sorunları olmasa bile ameliyat düşünülmektedir. Asya kökenli bireylerde ise VKİ 27,5’in üzerinde olduğunda cerrahi müdahale değerlendirilebilir. Ameliyat adaylarının daha önce diyet ve egzersizle başarılı bir şekilde kilo verememiş olmaları ve operasyon sonrası yaşam tarzı değişikliklerine bağlılık göstermeleri gerekmektedir.
Ameliyat sonrası kilo verme süreci nasıl ilerler?
Tüp mide ameliyatı sonrası hastalar genellikle önemli bir kilo kaybı yaşar, yapılan çalışmalara göre ilk yıl sonunda ortalama %70-80’dir. Ancak bazı hastalar, kaybettikleri kiloların yaklaşık %35’ini geri alabilir. Kilo kaybı sonuçları; ameliyat öncesi metabolik durum, diyet kurallarına uyum ve fiziksel aktivite gibi faktörlere bağlıdır. Özellikle erken dönemde yaşanan kilo kaybı, uzun vadeli başarıyı tahmin etmekte önemli bir rol oynar; ilk üç ayda belirgin kilo kaybı yaşayan hastalar, beşinci yılda da önemli kilo kaybını sürdürebilmektedir. Genel olarak, tüp mide ameliyatı obezite için etkili bir müdahale olup, birçok bireyde önemli ve sürdürülebilir kilo kaybına yol açmaktadır.
Tüp mide ameliyatının riskleri nelerdir?
Tüp mide ameliyatı, birçok riski beraberinde getirebilir. Erken dönemde kanama (yaklaşık %2-4) ve mide sızıntıları (%1) gibi komplikasyonlar gelişebilir, bu da enfeksiyonlara yol açarak ek müdahaleler gerektirebilir. . Uzun vadede gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) gelişme riski vardır, bu oran hastaların %25’inde görülebilir. Besin eksiklikleri yaygın olup, B12 vitamini, D vitamini, demir ve folik asit eksiklikleri ömür boyu takviye gerektirebilir. Diğer komplikasyonlar arasında mide darlıkları (%3,5 oranında) ve nadir de olsa vagus sinirinin zarar görmesi sonucu mide boşalım zorlukları görülebilir. Ayrıca hastaların bir kısmı, eski kötü beslenme alışkanlıklarını devam ettirerek tekrar kilo alabilir. Ameliyatın genel ölüm oranı düşüktür (%0-0,1), ancak bu riskler konusunda doktorla ayrıntılı bir görüşme yapılması önemlidir.
Ameliyat sonrası hangi beslenme düzenine geçilmelidir?
Tüp mide ameliyatı sonrası diyet, hastanın iyileşme sürecini desteklemek ve mide hacminin küçülmesiyle uyum sağlamak için aşamalı bir şekilde düzenlenir. İlk aşamada, berrak sıvılar (su, et suyu, şekersiz jelatin) tüketilir. İkinci haftada, protein içeren sıvılar (protein shake’leri, süzme çorba, şekersiz süt) eklenir. Üçüncü haftada, püre haline getirilmiş yiyecekler (yumurta, lor peyniri, püre meyve) tüketilebilir. Dördüncü haftadan itibaren, yumuşak katı gıdalar (haşlanmış sebzeler, iyice pişmiş et) eklenir ve yiyecekler dikkatlice çiğnenir. Beşinci haftadan sonra ise normal diyet başlanabilir, ancak odak lean proteinler, sebzeler ve tam tahıllar olmalıdır. Şekerli ve yağlı yiyeceklerden kaçınılmalı, yemekler yavaş yenilmeli ve tok olunduğunda durulmalıdır.
Tüp mide ameliyatı sonrası tekrar kilo alınabilir mi?
Evet, tüp mide ameliyatı sonrası kilo yeniden alınabilir. Araştırmalar, kilo alım oranlarının yıllar içinde değişkenlik gösterdiğini, 2 yıl sonunda %5.7, 6 yıl sonunda ise %30 a kadar çıktığını göstermektedir. Kilo alımına neden olan faktörler arasında yaş, kötü yeme alışkanlıkları, mide hacminin büyümesi ve gebelik yer almaktadır. Ayrıca ameliyat sonrası ikinci yılda kilo alımı, uzun vadeli sonuçları öngörmede önemli bir gösterge olabilir. Ancak tüp mide ameliyatı genel olarak etkili olup, hastalar 10 yıl sonunda ortalama %53.6 fazla vücut kitle indeksi kaybı ile kilo yönetimini sürdürebilmektedir.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.TamamGizlilik politikası