Günümüzde kilo vermek, yalnızca estetik kaygılar nedeniyle değil, aynı zamanda kalp-damar hastalıkları, diyabet ve obezite gibi pek çok kronik hastalığın önlenmesi veya iyileştirilmesi açısından da büyük önem taşıyor. Bilimsel araştırmalar, sağlıklı bir diyet planıyla ve onu destekleyen yaşam tarzı değişiklikleriyle sürdürülebilir kilo kaybının mümkün olduğunu gösteriyor. Ancak akılda tutulması gereken en önemli nokta, her bireyin metabolik profili, genetik yapısı, yaşam koşulları ve beslenme alışkanlıklarının farklı olduğudur. Bu nedenle “tek tip” bir mucize diyet yerine, kişiye özgü ve dengeli bir beslenme planı benimsemek elzemdir.
Neden Sağlıklı Bir Diyet Planı Kilo Vermede Bu Kadar Önemlidir?
Sağlıklı beslenme, kilo verme sürecinin bel kemiğidir. Sadece kalori kısıtlaması yapmak genellikle kısa süreli sonuçlar doğurur ve metabolik adaptasyona sebep olabilir. Bu adaptasyon, vücudun daha az kaloriyle yaşamını sürdürebilmesi anlamına gelir; uzun vadede bazal metabolik hız düşer, kilo kaybı yavaşlar ve hatta durabilir. Bu “Adeta evin elektrik faturasında tasarruf yapmak için lambaları kapatmak gibi bir durumdur; önce işe yarar fakat uzun vadede yeni düzene adaptasyon gelişir” benzetmesiyle açıklanabilir.
Sağlıklı bir diyet planı ise sadece kalori dengesine değil, aynı zamanda makro ve mikro besin öğelerinin doğru dağılımına odaklanır. Vitamin, mineral, esansiyel yağ asitleri gibi öğelerin eksik alınması, uzun vadede pek çok sağlık sorununa kapı aralayabilir. Bu nedenle bir diyet listesi planlarken hem kilo verdirici hem de vücudun tüm gereksinimlerini karşılayacak bir yaklaşım esas alınmalıdır.
Kalori Dengesi ve Besin Yoğunluğu Neden Birbirinden Ayrılmaz İkili?
Kilo vermenin temel prensibi, harcanandan daha az kalori almaktır. Ancak her kalori eşdeğer değildir. Örneğin 500 kalorilik bir fast food menüsüyle 500 kalorilik sebze, bakliyat ve tam tahıllardan oluşan bir öğünün vücuda etkisi oldukça farklıdır. Besin yoğunluğu düşük olan fast food benzeri ürünler, yağ, sodyum ve basit şeker açısından zengindir ve tokluk hissini uzun süre sürdüremez. Oysa besin yoğunluğu yüksek gıdalar (örneğin yeşil yapraklı sebzeler, tam tahıllar, kurubaklagiller), aynı kalori miktarında çok daha fazla vitamin, mineral ve lif sunar.
Bu durumu şöyle bir benzetmeyle açıklamak mümkün: “Bir benzin deposu düşünün, içine kaliteli yakıt koyarsanız motor daha verimli çalışır. Kalitesiz yakıt ise motoru yorar ve uzun vadede arızalara neden olur.” İşte vücudumuzun işleyişi de buna çok benzer. Düşük kaliteli (besin değeri az) fakat kalori bakımından yüksek yiyecekler tüketmek, içten içe metabolik sorunları tetikleyebilir; dengeli ve zengin içerikli gıdalar ise sistemin daha sağlıklı ve uzun soluklu çalışmasını destekler.
Günlük Kalori İhtiyacı Nasıl Belirlenir?
Bir diyet planı oluştururken ilk adım, günlük enerji ihtiyacını (Total Daily Energy Expenditure – TDEE) hesaplamaktır. Bu hesaplama iki ana basamakta yapılır:
Bazal Metabolizma Hızı (BMR) Hesabı
BMR, istirahat hâlindeyken vücudun temel işlevlerini (solunum, dolaşım, hücre yenilenmesi vb.) sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğu kalori miktarıdır. Klinik pratikte en sık kullanılan formüllerden biri Mifflin-St Jeor denklemleridir:
Erkekler için
BMR = (10 × kilo) + (6.25 × boy (cm)) – (5 × yaş) + 5
Kadınlar için
BMR = (10 × kilo) + (6.25 × boy (cm)) – (5 × yaş) – 161
Toplam Günlük Enerji Tüketimi (TDEE) Hesabı
BMR değerine fiziksel aktivite düzeyi çarpanı eklenerek günlük toplam kalori ihtiyacı bulunur. Aktivite düzeyi şu şekilde sınıflandırılır:
- Sedanter (hareketsiz yaşam): BMR × 1.2
- Hafif aktif (hafif egzersiz veya yürüyüş): BMR × 1.375
- Orta aktif (haftada birkaç gün düzenli egzersiz): BMR × 1.55
- Çok aktif (her gün yoğun egzersiz): BMR × 1.725
- Aşırı aktif (ağır iş ve günlük yoğun egzersiz): BMR × 1.9
Diyelim ki bu hesaplamalar sonucunda sizin TDEE’niz 2.200 kalori çıktı. Kilo vermek için genellikle günlük alımda 500-750 kalori civarında bir açık vermek önerilir. Ancak bu açığın kişinin yaşına, sağlık durumuna ve hedeflerine göre değişebileceğini unutmamak gerekir.
Besin Değeri Yüksek Gıdalar Hangileridir ve Neden Önemlidir?
Besin değeri yüksek gıdalar, kalori başına daha fazla vitamin, mineral, lif, kaliteli protein ve sağlıklı yağ sunan yiyeceklerdir. Kilo vermeye çalışan bireylerde tokluk hissini artırarak gereksiz kalori alımını önlemeleri bakımından büyük önem taşırlar. Birkaç örnek vermek gerekirse:
- Yeşil Yapraklı Sebzeler: Ispanak, kale, roka, marul gibi besinler düşük kalorili olmalarına rağmen C vitamini, K vitamini ve lif açısından oldukça zengindir. Hacimce büyük oldukları için mideyi doldurur, tokluk hissini artırır.
- Kurubaklagiller: Mercimek, nohut, kuru fasulye ve bezelye gibi gıdalar hem bitkisel protein hem de kompleks karbonhidrat (özellikle lif) içerir. Bu kombinasyon, kan şekerini daha stabil tutarak ani açlık krizlerini engeller.
- Tam Tahıllar: Bulgur, yulaf, kepekli pirinç veya tam buğday ekmeği gibi ürünler, rafine (işlenmiş) tahıllara göre daha fazla posa, vitamin ve mineral sağlar. Örneğin beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği tüketmek, uzun vadede kan şekeri kontrolünün iyileşmesine katkı sunar.
- Yağlı Tohumlar ve Kuruyemişler: Badem, ceviz, fındık, kabak çekirdeği, keten tohumu gibi gıdalar sağlıklı yağ asitleri (omega-3, omega-6), lif ve protein içerir. Ancak kalori yoğunlukları yüksek olduğu için porsiyon kontrolü önemlidir.
- Balık ve Yağsız Etler: Özellikle somon, uskumru, sardalya gibi balıklar omega-3 yağ asitleri ve kaliteli proteinle öne çıkar. Tavuk, hindi gibi derisiz beyaz etler ise daha az doymuş yağ içerir.
- Süt Ürünleri (Düşük Yağlı Olanlar): Yoğurt, kefir, az yağlı peynir gibi ürünler hem kalsiyum hem de kaliteli protein kaynağıdır. Özellikle probiyotik etkili gıdalar, bağırsak florasını düzenlemede yardımcı olabilir.
- Yumurta: Bütün bir yumurtada bulunan amino asit profili oldukça dengelidir. Yumurtanın sarısı vitamin ve mineraller açısından zengindir.
Bu gruptaki yiyecekleri ağırlıklı olarak tüketmek, vücudun gereksinim duyduğu mikrobesinleri karşılamaya yardımcı olur. “Bir otomobile kalitesiz yakıt ve bakımı ihmal edilmiş parçalar koyarsanız, motor uzun vadede sorun çıkarır.” benzetmesini hatırlayalım. İşte besin değeri yüksek gıdalar, motoru (yani metabolizmamızı) uzun süre sorunsuz çalıştıracak türden ‘kaliteli yakıt’ görevini görür.
Düzenli Öğün Planlaması ve Porsiyon Kontrolü Nasıl Yapılır?
Diyet planını başarıyla uygulayabilmek için düzenli öğün planlaması ve porsiyon kontrolü şarttır. Yeterli besinleri doğru zamanda ve uygun miktarda tüketmek hem metabolik hızı destekler hem de aşırı yeme ataklarını azaltır.
Öğün Planlaması
Ön Hazırlık: Hafta başında, hangi öğünde ne tüketileceğine dair bir taslak oluşturmak ve mümkünse alışveriş listesini bu plana göre hazırlamak, sağlıklı seçimleri kolaylaştırır.
Öğün Araları: Ara öğünlerle birlikte kan şekerinin çok düşmesi engellenerek iştah krizleri kontrol altına alınabilir. Örneğin üç ana öğünün arasına hafif, protein veya lif ağırlıklı ara öğünler eklemek, gün boyu dengeli bir enerji alımı sağlar.
Alternatifli Mönüler: Planı tek düze yapmaktan kaçınıp farklı protein kaynakları, sebzeler ve tahıllar arasında çeşitlilik yaratmak besin öğeleri açısından daha avantajlıdır. Ayrıca “aynı şeyleri yemekten bıktım” hissini de engeller.
Porsiyon Kontrolü
Göz Kararı İle Yanılmamak: Toplumda genellikle “Gözümle ayarlıyorum” yaklaşımı vardır, ancak porsiyonlar zamanla fark etmeden büyüyebilir. Bunu önlemek için mutfak tartısı veya ölçü kapları başlangıçta büyük destek sağlar.
Tabak Boyutunu Küçültmek: Daha küçük tabak ve kaseler kullanmak, beyne daha çabuk “doyma” sinyali gönderebilir. Yapılan çalışmalar tabak boyutunun yeme miktarını ciddi biçimde etkilediğini göstermiştir.
Dengeli Tabak Modeli: Bir tabağın yarısının sebzeler, çeyreğinin protein kaynakları (et, balık, baklagiller, yumurta) ve kalan çeyreğinin tam tahıllar veya kompleks karbonhidratlar (bulgur, kepekli makarna vb.) olacak şekilde planlanması önerilir.
“Kontrolsüz porsiyonlama, sanki aracın gaz pedalına gereğinden fazla basmaya benzer; hızla yakıtı tüketirsiniz ama aslında gideceğiniz yolu kısaltırsınız.” benzetmesiyle, porsiyon kontrolünün önemini akılda tutmak oldukça faydalıdır.
İştah Krizleriyle Nasıl Baş Edebiliriz?
Kilo verme sürecinde zaman zaman ortaya çıkan iştah krizleri, sürecin en zorlu kısımlarından biridir. Bu krizler genellikle psikolojik veya fizyolojik kökenli olabilir. Bazı temel stratejiler:
- Su Tüketimi: Özellikle açlık hissedildiğinde bir bardak su içip bir süre beklemek, bu hissin gerçek açlık mı yoksa susuzluk mu olduğunu anlamamıza yardım edebilir.
- Protein Ağırlıklı Kahvaltı: Güne yüksek proteinli bir öğünle başlamak, gün içinde daha uzun süre tokluk hissi sağlar. Örneğin yumurta, az yağlı peynir, yoğurt veya yağlı tohumlar içeren bir kahvaltı, hem kas kütlesinin korunmasına destek olur hem de ani açlık ataklarını önlemeye yardımcı olur.
- Mindful Eating (Bilinçli Yemek Yeme): Yemek yerken telefonu, televizyonu veya bilgisayarı bir kenara bırakıp yavaş ve dikkatli şekilde yeme, hem daha az kalori alınmasını sağlar hem de doyma hissini güçlendirir.
- Atıştırmalık Yerine Aktiviteler: Stres, can sıkıntısı veya duygusal bir çöküntü genellikle sağlıksız atıştırmalıklara yönelmeye yol açabilir. Bu tür durumlarda; kısa bir yürüyüşe çıkmak, nefes egzersizleri yapmak, sevilen bir hobiyle ilgilenmek gibi alternatifler düşünülmelidir.
- Sağlıklı Alternatifler Bulundurmak: Evinizde veya iş yerinizde çikolata, cips gibi abur cuburlar yerine taze meyve, kuruyemiş veya yoğurtlu dip soslarla hazırlanmış sebze dilimleri tutmak, iştah krizlerini görece daha sağlıklı seçimlere yönlendirebilir.
Düzenli Fiziksel Aktivite Kilo Vermeye Nasıl Katkı Sağlar?
Sağlıklı bir diyet planını destekleyen en önemli ögelerden biri düzenli fiziksel aktivitedir. Fiziksel aktivite, kilo verme sürecinde çok yönlü etkilere sahiptir:
- Enerji Harcamasını Artırma: Egzersiz, günlük toplam kalori yakımını yükseltir. Bu diyetle sağlanan kalori açığını derinleştirebilir ya da aynı kalori açığıyla daha büyük bir kilo kaybı elde edilebilir.
- Kas Kütlesini Korumak: Özellikle direnç antrenmanları (ağırlık kaldırma, vücut ağırlığı egzersizleri vb.), vücudun yağsız kas kütlesini korur ve hatta artırır. Kas kütlesi, bazal metabolik hızı yüksek tutar, bu da kilo verme sürecinde metabolizmanın yavaşlamasını engeller.
- İnsülin Duyarlılığını İyileştirme: Düzenli egzersiz, hücrelerin insüline karşı hassasiyetini artırarak kan şekerinin daha iyi kontrol edilmesini sağlar. Bu durum şeker hastalığı (tip 2 diyabet) riskini azaltırken kilo kaybı hedeflerine de olumlu katkı sunar.
- Psikolojik Destek: Spor yapmak, endorfin ve serotonin gibi mutluluk hormonlarını artırarak diyet yaparken oluşabilecek stres veya motivasyon eksikliğiyle daha iyi baş etmeye yardımcı olur. “Tıpkı sıkıntılı günlerde iyi bir müzik dinlemek gibi, beden de sporla rahatlar ve zinde kalır.”
- Uzun Vadeli Kilo Koruması: Araştırmalar, egzersiz yapan kişilerin kilo koruma sürecinde başarılı olma ihtimalinin, sadece diyetle kilo vermeye çalışanlara göre daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Akdeniz Diyeti veya DASH Diyeti Tercih Etmek Neden Doğru Bir Seçenek Olabilir?
Pek çok diyet yaklaşımı vardır; ancak Akdeniz diyeti ve DASH (Dietary Approaches to Stop Hypertension) diyeti en çok araştırılan ve bilimsel temelleri en kuvvetli iki örnektir.
Akdeniz Diyeti: Zeytinyağı, taze sebze-meyve, tam tahıllar, balık, baklagiller ve sınırlı kırmızı et tüketimi temelini oluşturur. Bu diyet, kalp sağlığını koruyucu etkileri ve kilo verme sürecine katkısıyla tanınır. Yapılan çalışmalar Akdeniz diyetinin uzun vadede sürdürülebilir kilo kaybını desteklediğini ve kardiyovasküler hastalık riskini düşürdüğünü ortaya koymuştur.
DASH Diyeti: Özellikle hipertansiyonu kontrol altına almak amacıyla geliştirilmiştir. Sodyum içeriği düşük, potasyum, kalsiyum ve magnezyum içeriği yüksek gıdalara odaklanır. Bu diyet de yüksek sebze ve meyve tüketimini, tam tahılları ve yağsız proteinleri vurgular. Kilo kontrolünde ve kan basıncını düzenlemede etkili olduğu pek çok bilimsel araştırmayla gösterilmiştir.
Bu tarz diyetleri benimsemek, “Arabanın her parçasına uygun kalitede malzeme seçmek” gibidir: Her bir besin grubunu doğru miktarda almak, metabolizmanın optimum çalışmasına olanak tanır. Fakat bu diyetlerin de porsiyon kontrolü ve kişiye göre uyarlanması gerekliliği unutulmamalıdır.
İlerlemeyi Nasıl Takip Edebilir ve Diyet Planını Nasıl Ayarlayabiliriz?
Kilo verme sürecinin sürdürülebilir olması için düzenli olarak ilerlemeyi takip etmek ve gerektiğinde ayarlamalar yapmak son derece önemlidir.
- Düzenli Tartılmak: Haftada bir kez sabah aç karnına, aynı tartıda ve mümkünse benzer kıyafetlerle tartılmak daha sağlıklı bir takip sağlar. Günlük tartılmalar, vücuttaki sıvı dalgalanmaları gibi kısa vadeli değişimler nedeniyle yanıltıcı olabilir.
- Vücut Ölçüleri ve Kıyafet Kontrolü: Bazen kas kütlesi artarken yağ kütlesi azalabilir, bu da tartıda kilo değişimi olmasa bile bel çevresinde veya kıyafetlerin duruşunda bariz bir fark yaratır. Mezura ile bel, basen, bacak çevresi ölçümleri yapmak ya da kıyafetlerin bol gelmeye başlaması gibi göstergeleri dikkate almak gerekir.
- Günlük Enerji ve Besin Takibi: Yemek günlüğü tutmak veya mobil uygulamalar aracılığıyla alınan kalorileri ve makro besinleri kayıt altına almak, farkındalığı artırır. Kişi bir süre sonra “Acaba nerede hata yapıyorum?” sorusunu daha kolay yanıtlayabilir.
- Ayarlamalar Yapmak: Aylık ortalama kilo kaybı hedefin altında ise kalori açığını biraz daha artırmak veya fiziksel aktiviteyi gözden geçirmek gerekebilir. Tersi durumda, yani kilo kaybı çok hızlıysa ya da halsizlik, saç dökülmesi, vitamin eksikliği gibi belirtiler ortaya çıkıyorsa diyetin içeriği yeniden gözden geçirilmelidir.
- Profesyonel Destek Almak: Bir hekim veya diyetisyen eşliğinde takip, kan değerlerindeki değişimleri izlemeniz açısından da kritiktir. Bazen demir eksikliği, D vitamini düşüklüğü gibi tabloya eşlik eden durumlar kilo verme hızını ve genel sağlığı doğrudan etkileyebilir.
Yaygın Tuzaklardan Nasıl Kaçınılır?
Diyet sürecinde insanlar genellikle aynı hatalara düşer. Bu hataları “tuzaklar” olarak adlandırmak mümkündür. “Görünürde kolay ama uzun vadede zarar veren kısa yollar” şeklinde de tanımlanabilir:
- Aşırı Kısıtlama Yapmak: Çok düşük kalorili diyetler veya tek tip besine dayanan yaklaşımlar, hızlı kilo kaybı vadeder fakat genellikle kas kütlesi kaybına ve metabolik hızın düşmesine yol açar.
- Öğün Atlamak: Özellikle kahvaltı atlandığında, günün ilerleyen saatlerinde kontrolsüz açlık atakları yaşanabilir. Bu da gereğinden fazla yemek yemeye sebep olur.
- Fad Diyetler ve Mucize Ürünler: Kısa sürede büyük kilo kaybı vadeden, bilimsel dayanağı olmayan diyetler veya zayıflama çayları, hapları gibi ürünlere yönelmek, sağlığı ciddi biçimde riske atabilir.
- Porsiyonu Ayarlayamamak: “Sağlıklı gıdalar yiyorum” düşüncesiyle abartılı porsiyonlar tüketmek de kilo verme sürecini baltalar. Örneğin kuru meyve, kuruyemiş gibi yüksek kalorili gıdalarda porsiyon kontrolü önemlidir.
- Stres Yönetememek: Duygusal yeme ataklarına karşı önlemler alınmazsa, bir süre sonra diyet motivasyonu kaybolabilir. “Can sıkıntısı, uykusuzluk veya üzüntü gibi duygular, adeta bir dip dalga gibi kişiyi habersizce tüketme isteğine itebilir.”
- Egzersizi İhmal Etmek: Sadece diyetle kilo vermek mümkündür, ancak kas kütlesi kaybı ve yavaşlayan metabolizma gibi faktörler kilo korumayı güçleştirir.
Sağlıklı Diyet Planına Psikolojik Olarak Nasıl Hazırlanmalı?
Diyet yapmak, yalnızca bedenle ilgili bir süreç değildir; aynı zamanda yoğun bir psikolojik dayanıklılık ve motivasyon gerektirir. Bu bağlamda:
- Hedef Belirleme: Amaç sadece tartıda görülen rakam olmamalıdır. Daha enerjik hissetmek, belli bir kıyafete rahatça girmek, kan değerlerini iyileştirmek gibi somut ve anlamlı hedefler koymak daha tutarlı sonuçlar getirir.
- Olumlu Kendini Konuşma (Positive Self-Talk): Kişi kendini sürekli eleştirmek yerine ilerlemelerini ve başarılarını fark etmeli, küçük gelişmeleri takdir etmelidir.
- Destek Almak: Aile, arkadaşlar veya sosyal çevre desteği önemlidir. Bazen de profesyonel danışmanlık (psikolog veya psikiyatrist) gerekebilir.
- Duygu Kaydı Tutmak: Açlık hissi fiziksel mi, duygusal mı? Bunu ayırt edebilmek için kısa notlar alıp duygu durumunuzu kaydetmek, sorunun kaynağına inmede etkili olabilir.
Diyete Eşlik Eden Yaşam Tarzı Değişiklikleri Neler Olmalıdır?
- Uyku Düzeni: Günde 7-9 saat arası uyumak, iştah ve tokluk hormonlarının dengeli salınımı için kritiktir. Uykusuzluk, ghrelin (açlık hormonu) salınımını artırıp leptin (tokluk hormonu) seviyelerini düşürebilir.
- Stres Yönetimi: Yoga, meditasyon, derin nefes egzersizleri veya hobi faaliyetleriyle stresin azalması, kortizol hormonunun fazla salınımını engelleyerek kilo kontrolüne yardımcı olur.
- Alkol ve Sigarayı Sınırlandırmak: Alkol yüksek kalori içerir ve metabolizmayı olumsuz etkileyebilir. Sigara bırakma sürecinde ise kilo alımı sık görülse de dengeli bir beslenme ve egzersizle bu risk minimize edilebilir.
- Düzenli Tıbbi Kontroller: Olası tiroit sorunları, insülin direnci, demir veya B12 eksikliği gibi durumlar diyet sürecinde beklenen sonuçların alınamamasına yol açabilir. Düzenli hekim kontrolleri, bu gibi faktörleri erken tespit etmeyi sağlar.
Bütün Bu Bilgileri Nasıl Uygularız?
Kilo verme süreci bir maraton gibidir, sprint (kısa mesafe koşusu) değildir. Hızlı başlayan ve çok sıkı diyet uygulamaları, genellikle “Plato evresi” diye tabir edilen durma noktasına hızlıca ulaşabilir. Bu noktada uzun soluklu stratejiler geliştirmek gerekir:
- Küçük Adımlarla Başlamak: Bir anda bütün beslenme düzenini altüst etmek yerine, her hafta ufak bir değişiklik yapmak (örneğin beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek tüketmek) daha sürdürülebilir sonuçlar verir.
- Kişiselleştirilmiş Yaklaşım Benimsemek: Herkesin sevdiği, sevmediği yiyecekler, intoleransları veya alerjileri farklıdır. Ayrıca diyabet, hipertansiyon, kalp hastalığı gibi ek sağlık sorunları da diyetin içeriğini belirler.
- Hedef Güncellemeleri Yapmak: Başlangıçta ayda 2-4 kg arası bir kayıp hedeflenebilir; ancak vücut kompozisyonu değiştikçe bu hedefler yenilenebilir.
- Uzmanla İletişimi Sürdürmek: Özellikle uzun vadede kilo koruma aşamasında, ortaya çıkabilecek yeni sorunları (örneğin kilo dalgalanmaları, motivasyon kayıpları) aşmak için periyodik takip önemlidir.
Sağlıklı Bir Diyet Listesi Nasıl Hazırlanmalıdır?
Tüm bu anlattıklarımız ışığında, özetle sağlıklı bir diyet listesi oluşturmanın temel basamakları şunlardır:
- Bilimsel ve Bireysel Temeller Üzerine Kurmak: Günlük kalori ihtiyacı, BMR ve TDEE hesaplarıyla belirlenmeli; kişinin sağlık durumu ve beslenme alışkanlıkları göz önünde bulundurulmalıdır.
- Besin Yoğunluğunu Önemsemek: Kaliteli protein, kompleks karbonhidrat, sağlıklı yağlar ve bol miktarda vitamin-mineral içeren gıdalar tercih edilmelidir.
- Düzenli Öğün ve Porsiyon Kontrolü: Öğün atlamaktan kaçınılmalı, her öğünde temel besin gruplarına dengeli şekilde yer verilmeli ve porsiyonlar ölçülü tutulmalıdır.
- Psikolojik ve Sosyal Boyutu Göz Ardı Etmemek: Stres, duygu durum dalgalanmaları veya sosyal çevre etkisi gibi faktörler süreci yönlendirebilir.
- Fiziksel Aktiviteyle Desteklemek: Düzenli egzersiz, kalori açığının güvenli ve sağlıklı biçimde artırılmasına ve kas kütlesinin korunmasına yardımcı olur.
- Takip ve Düzenleme: Düzenli tartı, vücut ölçümleri ve kan değerleri takip edilmeli; gerektiğinde diyet planında uzman eşliğinde değişiklik yapılmalıdır.
Aynı zamanda, kilo vermenin bir yarış değil, yaşam boyu süren bir “kendine iyi bakma” alışkanlığı olduğunu hatırlatmak gerekir. Hızla kilo verdiren şok diyetler kısa vadede cazip görünse de sağlığı tehlikeye atabilir. Güller dikip bahçe yapmak istiyorsak toprağa sürekli bakım yapmamız gerekir; bir anda aşırı gübre dökmek kısa sürede çiçeği soldurur.
Unutulmaması gereken en önemli mesaj, tek bir sihirli formül olmadığıdır. Her insanın metabolizması ve yaşam tarzı farklıdır. Bilimsel prensipleri rehber edinip, gerektiğinde uzman desteğiyle kişiselleştirilmiş, esnek ve sürdürülebilir bir yol izlemek kilo kaybının ve sağlıklı bir yaşamın anahtarıdır. Bu yaklaşımı benimsediğinizde hem tartıdaki değişimden hem de genel sağlık parametrelerindeki iyileşmelerden uzun vadede fayda görürsünüz.
Dr. Toygar TOYDEMİR 1976 yılında doğdu. 1994 yılında Gaziantep Fen Lisesi’nden mezun oldu ve aynı yıl Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp eğitimine başladı. Altı yıllık tıp eğitimini bitirdikten sonra 2001-2006 yılları arası Genel Cerrahi İhtisasını yapacağı Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesine atandı. Erzurum Palandöken Devlet Hastanesinde mecburi hizmetini tamamladıktan sonra 2008-2009 yılları arası klinik şefliğini de üstlendiği Adana Asker Hastanesinde askerlik görevini tamamladı. Evli ve 2 çocuk babası olan Dr. Toygar Toydemir iyi derecede İngilizce ve orta derecede İtalyanca bilmektedir.